Agape danışmanlık merkezi
AnasayfaSite içi arama

Psikolojik Danışmanlık

Çift- Evlilik Danışmanlığı

Aldatma; Yıkıcı Bir İlişki Gerçeği

 

Her çocuk ilk kez annesi tarafından aldatılır, daha doğrusu aldatılmışlık duygusu yaşar.

Aldatmak kelimesi Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre şu anlamları barındırmaktadır: 

  • Beklenmedik bir davranışla yanıltmak
     
  • Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden, gereği gibi uyanık olmayışından yararlanarak onun zararına kazanç sağlamak
     
  • Birine verilen sözü tutmamak, yalan söylemek
     
  • Bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanı vermek
     
  • Ayartmak, kötü yola sürüklemek, baştan çıkarmak, iğfal etmek
     
  • Eşine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek
     
  • Oyalamak, avutmak

Bu yazının konusu yukarıdaki sözlük anlamlarına göre 6. tanım olan eşine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek  ekseninde olacaktır, ancak bu tanım üzerine biraz düşündüğümüzde aslında tam bir çıkmaza girmekteyiz.

Öncelikle sadakat ve ihanet gibi duygusal olarak çok ağır manalar içeren ancak zor tanımlanan iki kavram var. Bundan öte kavramı da bir hayli sorunlu. Burada bahsedilen eş kimdir? Evlilik ilişkisi ile eş olanlar mı, eş’in dinsel anlamı mı, birlikte bir ilişkiyi taşır olmak mı?

Kendi isteği dışında bir ilişkiye mecbur edilmiş kişi bir başkasına eş olabilir mi örneğin? Aile kararı ile evlenmeye zorlanan  genç kızın evlendiği 60 yaşındaki adam onun eşi midir mesela? Onların ilişkisinde de ihanet ve sadakat aynı anlamı gelmektedir? O kız zaten bir ihanete uğrayarak yola çıkmamış mıdır? Ondan beklenen sadakat kime değil aslında neye sadakattir?

Daha başlangıçta bize amerikan usulü 8 basamaklı çözümler üretemeyen sıkıcı, karmaşık bir konu ile karşı karşıyayız, ve her ne kadar uzmanların bu konuda söyleyecek iki çift sözleri olsa da, bu durumu yaşayan insanlar, damdan düşenin halini damdan düşer anlar misali ya kendileri gibi mağdurlarla paylaşmaktalar, ya da rıza göstermekle cinnet arasında bir ölçekte ordan oraya savrulurlar. Nadiren terapistlerin kapısını çaldıklarında ise tam bir çaresizlik, öfke ,üzüntü, intikam fantezileri, aşağılanmışlık duygusu ile muzdariptirler.

Bu yazıda aldatma kavramına, kelimesine olumlu ya da olumsuz bir anlam yüklenmeden, mümkün olduğu oranda bir ilişki gerçeği olarak aldatma olarak değerlendirilecektir. Bir ilişki gerçeğidir, zira kişiliğimiz, yetişme biçimimiz ve içinde yaşadığımız kültür tarafından tanımlanan bir kavramla karşı karşıyayız. Bu nedenle aslında bu ilişki gerçeğinin her iki kefesinde olan kişi de aslında bir yönü ile mağduriyet yaşamaktadır, belki bir tanesinin mağduriyeti daha yoğun, daha kıvamlı, daha karanlıktır o kadar.

Aldatma yerine konulacak kavram ilişkinin üçgenleşmesi olabilir. Çiftlerden bir tanesi şu ya da bu nedenle ikili sistemin içinden dışarıya doğru bir adım atma ihtiyacı hisseder. Burada üçgenin 3. ayağı madde kullanımı, psikolojik bir semptom geliştirme, kumar, artmış alkol kullanımı, işkolik oluş, ya da ve duygusal olarak en zorlusu bir başka insan olabilir. İlişki içinde bireyselleşme imkanı olamayan ama bireyselleşme ihtiyacı artmış olan kişi bir zaman sonra mutlaka bir üçüncü duruma yönelecektir.

Ancak tüm yazdıklarımız nihayetinde bir uzmanın kendi iç sesi olmaktan öteye gitmeyecektir, bu durumu yaşayan kişi için aldatmanın acı dolu yıkıcılığı böylesi merhemlerle pansuman edilemeyecek kadar şiddetlidir.

Peki aldatma olarak adlandırılan durumlar nelerdir? İnternette kurulan ilişkiler ,tek gecelik cinsel yönelimli ilişkiler, insana iyi gelen uzun süreli ilişkiler ,iş yeri flörtleri , beğeni hatta arzu ile bakmak, tüm bunlar aynı kefede midir?

Gelişen teknolojinin insan türüne sağladığı avantajlar genellikle doğanın dezavantajına dönüşmektedir, bu tahribat ilişkiler içinde geçerlidir. İnternet ortamında kurulan ilişkiler, sex partner siteleri, chat aşkları vb. durumlar, insanın yaşamış olduğu yabancılaşmanın bariz örnekleridir. Bu tip ilişkiler kimliksizdir, duygusal riskleri yoktur, ilişki değil ilişmedir. O nedenle eğer bir ihanet varsa o da ancak kişinin kendi varoluşuna ihanet etmesidir. Hem kendisi hem de karşısındakini birer nesneye dönüştürmesidir.

Bu nedenle yaşanan flört, ne tip bir flört olursa olsun önemli olan yabancılaşma ve samimiyet kavramlarıdır.

Ancak bazı ‘aldatma halleri’ doğrudan aldatıldığını söyleyen kişinin, kişiliği hakkında ipucu verir. Örneğin bir başka insana sadece bakmış olmak, ihanet gibi bir kavramla değerlendiriliyorsa, bu değerlendirmeyi yapan kişinin ciddi algılama, yorumlama ve yargılama problemleri olduğuna işaret eder. Zira kıskanırım seni ben kıskanırım kendimden şarkısında olduğu üzere bir insana tutum geliştiriliyorsa burada geriye kalan tek şey o kişinin gözlerini kapatmak oluyor. Çünkü burada o kişinin bir eylemi değil, ‘tutkulu’ insanımızın idrak ve muhakeme sıkıntıları vardır. Zira o kişi etrafına o gözle bakmıyorsa bile, bir başkası partnerine bakmışsa o da olaydır. Çünkü devamı şöyle gelebilir, Allah bilir ne yaptın da sana öyle baktı!!!

Yani gözle ihanet denilen bir şey yok, göz bir duyu organı ve tüm duyular içinde en baskın olanı o kadar.

Aldatmaya karşı verilen tepkiler kişilik yapımız, bizi şekillendiren aile sistemi ve kültür ile çok ilintili. Kendi aile öyküsünde benzeri travmaları olan insanların, sadakat ve ihanete ölümcül anlamlar yükleyen insanların,  ancak bir başkası ile bağımlı ilişkisinde rahat bir kuytu arayan insanların bu kavrama yaklaşımı farklı olacaktır. Zira birliktelik dışı ilişki her zaman ve tek başına kötü değildir, kötü yaşanan bu süreçtir. Ancak zoraki bir nikah noktasında yaşayan insanların bir çoğu bu ilişkileri bittiğinde depresyondan çıkmakta, yaşama daha yaratıcı ve daha üretken olarak tekrar katılabilmektedirler. Yani evlilik dışı ilişki, ilişki gerçekliğinin sadece doğal sonucudur. Daha doğrusu öyle bir ilişkinin geleceği ancak bu kadar olmuştur.

Yazının başında demiştik ki, Her çocuk ilk kez annesi tarafından aldatılır, daha doğrusu aldatılmışlık duygusu yaşar . aldatmaya karşı bu kadar ağır tepkiler vermemizin nedeni de belki bu. Zira bebekliğimizde anne ile kurduğumuz o eşsiz cennet yanılsaması biz biraz daha büyüdükçe kırılmaya, cilası dökülmeye başlar. Fark ederiz ki, anne bizden başka birilerini de sevmektedir, onlarla da ‘özel’ bilmediğimiz, anlayamadığımız ve bizi katmadığı ilişkileri vardır. Örneğin diğer kardeşler vardır. Bu anlaşılması daha kolay olandır. Ama bir de baba vardır, bebek için onu anlamak çok zordur. Anne babaya farklı bir biçimde yönelmektedir ve bu çocuğun sadece anne ile bir olduğu cennet idealini harap etmektedir. Çocuğa göre anne ihanet etmektedir, sadık kalmamıştır ilişkiye. Oysa anne ihanet etmemiştir, sadece çocuğun algısında ihanet ve terkedilmişlik duygusu vardır. İşte bu dönemde , yani bebek anneden ruhsal ve fiziksel olarak ayrılırken annenin takındığı tutum, ileriki yaşlarda yaşanan ayrılıklarda (ya da ihanetlerde) kendisini sergileyecektir. Aldatılan kişi dile getirilemez bir acı ile kıvranacaktır, ne kadar anlatsa ne yapsa rahatlayamayacaktır. Yaşadığı duygu anlatılamaz, çünkü bu duygu çocukta dil öncesi döneme aittir. Daha  o zaman bile dilde karşılığı yoktur ve gelecekte de olmayacaktır.

Peki aldatma denilen durum hasıl olunca ne olur?

Adı üzerinde aldatma,  boşanma ya da evlilik gibi bir durumdur ve burada önemli olan taraflar için travmaya dönüşmeden bu konunun, kimi zaman bir uzmanın da yardımı ile yeniden organize edilmesidir.

Çiftler bu ilişki krizi içinde ilişkilerini yeniden değerlendirecek bir fırsat bulurlar, yani bu durumda yapılacak tek şey boşanmak değildir, boşanmak yapılacak şeylerden sadece bir tanesidir hatta kimi zaman iyi de gelebilir ancak boşanma safhasından önce yapılabilecek şeyler vardır.

Buradaki en önemli konu şudur: çiftlerin ihanet gibi bir yafta ile tanımladıkları bu ilişki gerçeğinde birden bire dürüst olmaya kalkma ve her şeyi bilme öğrenme, anlama, anlatma ihtiyacı ilişkiye daha çok zarar verir. Zira kişilerin o anda duyguları karışmış, yönelimleri bulanmıştır, bu nedenle idrak ve algıları farklı çalışmaktadır. Burada yanlış atılacak başka adımlar ilişkinin kurtarılma ihtimalini de azaltır.

Etrafta özellikle aile büyükleri ile ilk elden bu işi halletmeye çalışmak sandığımızdan daha fazla problem yaratır. Zaten olmayan ilişkiye 5-6 ortak daha girince ilişkinin iler tutar yanı kalmayabilir. Bu nedenle ilişkinin kötü de olsa o anki durumunu steril tutmakta fayda var. Biliyoruz ki yoğun bakım ünitelerine her isteyen palas pandıras giremiyor, orada ne oluyorsa burada da ilişkiye o oluyor.

Kaldı ki bu aldatma durumunun kültür tarafından tolerans biçimleri de farklıdır ve biz biliyoruz ki bizim kültürel iklimimiz bu tip ilişki gerçeğinde kadına olumsuz erkeğe olumlu payeler yüklemektedir.

Bu anlamda aldatma-aldatılma olarak tanımlanan  ilişkinin gerçeğini tekrar tanımlamak, çiftin ortak ve teklerin bireysel hissedişini takip etmek, desteklemek konusunda yardımcı olabilecek bir uzmana yönelmek belki bir miktar daha katkı sağlayabilir. Unutmamak gerekir ki bizi mutsuz eden şey tek başına ilişki gerçeğimiz değil bizim ilişkimiz ile kurduğumuz ilişkinin içeriğidir.

Yine bu arada bu süreci fark eden ya da sezen çocuklar içinde bir destek alınması iyi olabilir.

Son söz: ilişkimiz kendimizi yansıttığımız bir aynadır. Ayna ne olursa olsun yansıtılan görüntü hep içimizden bir yerden kaynaklanacaktır. Görüntüyü sevsek te, sevmesek te.


Oktay ŞILAR -  Uzm. Klinik Psikolog
AGAPE Danışmanlık Merkezi

Bu makale Bebeğim ve Biz Dergisi sayı 22 Ekim sayısında yayınlanmıştır.

Geri Dön
İçeriği Paylaş

Makaleler

Agape danışmanlık merkezi
mavera interaktif