Agape danışmanlık merkezi
AnasayfaSite içi arama

Psikolojik Danışmanlık

Çocuk Danışmanlığı

Ayrılma Anksiyetesi; Anne Babadan Ayrılma, Okul Fobisi

 

Anne - Babadan Ayrılma

Hayatın ilk yılında bebeğin psikososyal görevi, güvenmeyi öğrenmektir. Bebekle annesi arasındaki ilişkiden doğan güven duygusu, insanın ileride kuracağı kişiler arası ilişkilerin temelini oluşturur.

Anneye olan bağlanmanın bebeklikte zedelenmesi, yaşam boyu duygusal ve zihinsel gelişmeyi olumsuz etkileyerek depresif bir kişiliğe zemin hazırlayabilir.

Ayrıca, çocukların yetişkinlerin davranışlarının sebeplerini sezebilme yeteneklerinin olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, uzun süreli annelerinden ayrılan bebeklerin duygusal ve zihinsel gelişmelerinden başka, sosyal adaptasyonlarının da etkilenmekte olduğunu kanıtlayan çalışmalar mevcuttur.

Anne ayrıldığı zaman çocuğun gösterdiği sıkıntıyı tarif eden "Ayrılık Anksiyetesi"dir. Ayrılıkta görülebilen sıkıntı, sadece anksiyete değildir; sevgi objesinin kaybı nedeniyle depresyon da vardır.

Ayrılma anksiyetesinin belirli dereceleri çocuğun normal gelişiminin beklenen bir parçasıdır. Normal ayrılma anksiyetesi ortalama 18. ayda en üst düzeyine ulaşır, ancak genellikle oyun ve okul öncesi dönemde göze çarpar ve bir patoloji olarak da değerlendirilmez. Bir yaşın altındaki bebek ayrılma anksiyetesini yabancı anksiyetesi şeklinde açığa çıkarır. Üç yaşında çoğu çocuk ayrılmanın geçici olduğunu anlayabilecek bilişsel kapasiteyi kazanır ve yokluğunda anneye ait iç imajını sağlayabilir. Bu nedenle 3-5 yaşları arasında  ayrılma anksiyetesi azalacaktır. Gelişimsel olarak daha geciktiklerinden erkek çocuklar yaşıtları olan kızlardan daha fazla anksiyete göstermeye eğilimlidirler. Okula yeni başlayan küçük çocuklarda ayrılma anksiyetesinin görülmesi bir dereceye kadar normaldir. Ayrılma anksiyetesi bozukluğunda, gelişimsel olarak bağlandığı başlıca kişilerden ayrılma ile ilgili uygunsuz ve fazla anksiyete vardır. Araştırmalar en büyük sorunun anneden ayrılma olduğunu bildirmektedir.

Okul Fobisi

Okul fobisi, çocukların okuldan korktuğu bir tür ayrılma anksiyetesidir. Okula gitmeyi reddedebilir ya da ana-baba figürlerinden ayrılınca ortaya çıkan boğucu anksiyete nedeniyle büyük güçlükler çekerek okula katlanabilirler.

Okul korkusu geliştiren çocuklar genellikle başarı kaygısı olan, uslu, uyumlu, aşırı onay bekleyen, ailesine bağımlı çocuklardır. Bu kişilik özelliklerine sahip çocuklarda tetiği çeken bir etken hastalığı başlatır (Aile de hastalık, sosyo-ekonomik bir kriz, kardeş doğuşu, bir kayıp, göç, okul veya öğretmen değişikliği vb).

Okul fobisi olan çocukların yaşamlarının daha önceki yıllarında anneleri tarafından aşırı özen içinde büyütüldükleri görülür. Bu tür annelerin sürekli olarak çocuklarını memnun ederek onların sevgilerini kazanma çabası içinde oldukları, tüm isteklerini karşıladıkları ve onları sürekli hayal kırıklığına uğramaktan korudukları gözlenmektedir. Bu anneler özellikle çocukların bedensel rahatsızlıklarıyla yakından ilgilidirler. Çocukları gözlerinin önünde olmadığında kendilerini çok huzursuz hissederler. Psikolojik ve fizyolojik olarak çocuklarıyla yakın olma gereksinimi duyarlar. Bu anneler çocuklarını anaokullarına göndermekten kaçındıkları gibi, arkadaşlarının evine bile oyun oynamak üzere göndermekten kaçınırlar.

Bu şartlar altında büyüyen çocuklar yabancı bir çevrede ve tanımadıkları insanlarla birlikte günlerini geçirmek durumunda kaldıklarında son derece huzursuz olurlar.

Bu çocukların babaları da aşırı bağımlılık ve koruma konusunda eşleriyle işbirliği içindedir. Bu tür babalar ev içinde bir takım kurallar koyma ve disiplin uygulama yerine, pasif kalmayı ve ev içinde sürekli bir sakinlik ortamını yeğlerler.

Okul korkusu olan çocuk okula gitmek istemez; zorlamalar karşısında anksiyete (sıkıntı) duyar; panik içine girer, midesi bulanır, kusar, ağlar, gitmemekte direnir. Bazıları zorlamalara dayanamayıp yola çıkar, yarı yoldan döner, ya da sınıftan çıkar eve gelir. Başlangıç bazen sinsidir. Ön belirtiler günlerce sürebilir. Çocuk neşesizdir, uykuya dalmakta güçlük çeker. İştahı kesilir, ödevlere karşı ilgisi azalır. Her sabah somatik bir belirti ile uyanır. Başı, karnı ağrır, midesi bulanır. Bir gün okula gitmeyeceğini bildirir. Neden olarak, öğretmenden korktuğunu ya da arkadaşının kendisini rahatsız ettiğini söyleyebilir. Bazıları da tanımlayamadıkları bir korkudan söz ederler. Çoğu zaman evde rahattırlar. ?iddetli vakalarda evde de huzursuz olabilirler. Aile bireyini (genellikle anne) bir yere bırakmaz, peşinden dolaşırlar.

Anne-Babalara öneriler:

Okula gitmediğinden dolayı çocuğu suçlamaktan kaçınılmalıdır. Ona bu durumun bir çok çocukta görüldüğü, zaman içersinde üstesinden gelinebildiği anlatılmalıdır. Onun güvenini kazandıktan sonra her ne şekilde olursa olsun okula gitmesi gerektiği söylenmelidir. Belirli bir süre için, okula daha az bağımlı olduğu bir aile bireyi ile gidebilir ve bu kişi onu okul çıkışına kadar bekleyebilir. (Bu uygulamada okulda bekleme süresi kademeli bir şekilde azaltılmalıdır) Bunun için okulla işbirliği sağlanmalıdır. Bir yandan da çocuğun bireysel tedavisi, bir terapi süreci ile desteklenmelidir.

Aile tedavisi ile de ailede kronik anksiyete, bağlılık ve bağımlılık konuları ele alınır. Yaş ne kadar küçükse tedaviye yanıt o kadar iyidir ve kısa sürede çocuk okula döner. 

Ayşen Evliçoğlu - Psikolog
AGAPE Danışmanlık Merkezi

Geri Dön
İçeriği Paylaş

Makaleler

Agape danışmanlık merkezi
mavera interaktif