DSM-IV(*)’te “genellikle ilk kez bebeklik, çocukluk ya da ergenlik döneminde tanısı konan bozukluklar” sınıflamasının içinde yer alır. Çünkü bu hastalığı olan kişiler, ilk kez okul yıllarına başladıklarında, okuldaki düzene, kurallara, çalışma sistemi ve temposuna ayak uyduramadıkları, yaşıtlarından farklılaştıkları, akademik başarısızlıklar yaşadıkları için aileleri ya da öğretmenleri tarafından fark edilirler ve teşhis ve tedavi için uzmanlara yönlendirilirler. Bazı durumlarda, eğitim ortamı ve aile yapısı, çocuğun zeka düzeyinin çok yüksek oluşu gibi nedenlerle çocuklukta ya da ergenlikte bu rahatsızlık fark edilmeyebilir, kişiler zorluk yaşamayabilir. Yaş artıkça dikkat eksikliği azalmaz. Dolayısıyla bu bozukluğa sahip birey, çocuklukta fark edilmese de,hayatının bir döneminde dikkatinin azlığı nedeniyle zorlukla karşılaşır.
Dikkat eksikliğiDSM-IV’te ayrı bir hastalık olarak belirtilmez. “Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu” tanısının altında belirtilir. Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu da kendi içinde 1. Dikkat eksikliği önde olan tip, 2. hiperaktivitenin önde geldiği tip ve 3. hem hiperaktivite hem de dikkat eksikliğinin bir arada bulunduğu bileşik tip olarak üçe ayrılır. Ben sadece dikkat eksikliği önde olan tipten bahsedeceğim.
Bir bireye dikkat eksikliği önde gelen “dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu” tanısı konması için aşağıdaki belirtilerden en az altı yada daha fazlasının (altıdan az belirti varsa bu teşhis konmaz), en az altı ay süreyle (altı aydan daha kısa süredir devam ediyorsa bu teşhis konmaz), uyumsuzluk doğurucu ve gelişim düzeyine göre aykırı bir derecede sürmüştür:
-
Çoğu zaman dikkatini ayrıntılara veremez ya da okul ödevlerinde, işlerinde, ya da diğer etkinliklerinde dikkatsizce hatalar yapar
-
Çoğu zaman üzerine aldığı görevlerde yada oynadığı etkinliklerde dikkati dağılır
-
Doğrudan kendisine konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi görünür
-
Çoğu zaman yönergeleri izlemez ve okul ödevlerini, ufak tefek işleri yada işyerindeki görevlerini tamamlayamaz
-
Çoğu zaman üzerine aldığı görevleri ve etkinlikleri düzenlemekte zorluk çeker
-
Çoğu zaman sürekli zihinsel çabayı gerektiren görevlerden kaçınır, bunları sevmez ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir.
-
Çoğu zaman üzerine aldığı görevler yada etkinlikler için gerekli olan şeyleri kaybeder (örn: oyuncaklar, okul ödevleri, kalemler, kitaplar, yada araç-gereçler)
-
Çoğu zaman dikkati dış uyaranlarla kolaylıkla dağılır.
-
Günlük etkinliklerinde çoğu zaman unutkandır.
Ayrıca yukarıdaki dokuz maddeden en az altı tanesi
-
7 yaşından önce de vardır. (7 yaşından önce belirtiler yoksa bu teşhis konmaz)
-
İki yada daha fazla ortamda bu belirtilerden kaynaklanan bir bozulma vardır (örneğin aynı anda hem evde hem okulda sorun yaşar. Belirtiler sadece evde ya da sadece okulda varsa bu teşhis konmaz)
-
Toplumsal, okuldaki yada mesleki yaşantısında klinik açıdan belirgin bir bozulma olduğunun açık kanıtları vardır (belirtiler olmasına rağmen, bu belirtiler kişinin hayatında belirgin bir bozulmaya yol açmıyorsa bu teşhis konmaz)
- Bu belirtiler başka bir ruhsal yada fiziksel hastalıkla daha iyi açıklanamaz (Yani teşhisi koyacak uzmanın bu son maddeyi de işaretleyerek çocuğa teşhis koyabilmesi için dikkat dağınıklığına yol açabilecek diğer hastalıkları da yakından bilmesi ve tanıması gerekir. Ayrıca dikkat dağınıklığına yol açabilecek çevresel, duygusal ve ailesel etmenleri de etraflıca değerlendirmesi, bu konularda çok iyi bilgi toplaması, gerekli testleri, görüşmeleri ve anketleri yapması gerekir.).
Her rahatsızlık için geçerli olduğu gibi, çocukta herhangi bir durumdan şüphelenildiğinde gerekli tetkiklerin yapılması için bir uzmana başvurulmalıdır. Dikkat eksikliği başlığı altında yer alan belirtiler bir çocukta gözlense de, aslında bu belirtiler başka bir zorluğun/durumun yol açtığı belirtiler ve yan etkiler de olabilir. Bunlardan bir kısmı şöyle sıralanabilir:
-
İlköğretim birinci sınıfın ilk dönemi çocuklar için alışma dönemidir. Bu dönem bitene kadar çocukları, çok gerekli olmadığı taktirde bir uzmana yönlendirmek yerine, dönem bitene kadar çocuğu gözlemek ve ikinci dönem başladıktan sonra da belirtiler devam ediyorsa yönlendirme yapmak daha uygundur. Özellikle ilkokula başlamadan önce sınırla, kurallarla, kendi başına iş yapmakla karşılaşmamış, kaygı düzeyi yüksek bazı çocukların dikkat düzeylerinde ve davranışlarında problemler gözlenebilir. Bu çocukların bir kısmında okula uyum süreci tamamlandıktan sonra, daha önce görülen belirtiler de kendiliğinden ortadan kalkabilir.
-
Çocuğun öğretmeniyle yaşadığı sorunlar; eğitim sisteminin ya da sınıf ortamının çocuğa uygun olmayışı; arkadaşlık ilişkilerinde karşılaşabileceği ve çözemediği sorunlar; aileden ayrılmakta ve okula uyumda yaşadığı zorluklar; aile içinde yaşanan güçlükler (karı-koca kavgası, boşanma, ekonomik zorluklar, ailede ya da yakın çevrede kronik veya ani ölümcül hastalıklar, yer/adres değişikliği veya göç, geniş aile, vs.), hatta bazen çocuğun yetersiz uyuması ve dinlenememesi bile dikkat eksikliği belirtileri göstermesine yol açabilir. Bu noktada da çocukla ve aileyle iyi ve detaylı görüşmelerin yapılması ve gerekli testlerin uygulanması önem taşır.
- Depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, kaygı bozuklukları, öğrenme bozuklukları, kişilik bozuklukları, iletişim bozuklukları, gelişimsel bozukluklar, madde kötüye kullanımı gibi rahatsızlıklar da çoğu zaman dikkat eksikliği belirtilerini gösterebilir. Bu noktada teşhisin çok iyi yapılması ve yapılan teşhise uygun bir tedavi yönteminin belirlenmesi çok önemlidir.
Son söz olarak, çeşitli rahatsızlıkların belirtilerini göstermesine rağmen, “BİRŞEY YOK” dendiğinde ve yardım alınmadığında da çocuk çok zor durumları yaşayabilir. Dikkat sorunu olan çocuk öğrenmek için gerekli olan süre zarfında dinleyemez; dinleyemediği ve dersi takip edemediği için de öğrenemez. Sınavlarda ne soruları yeterli okumak için ne de soruları tamamlamak için ihtiyacı olan dikkati sağlayamaz. Bu durumun akademik sorunlara, tedavi edilmediği taktirde de okuldan soğumaya ve sonunda okulu terk etmeye varan sonuçları olmaktadır. Zeka düzeyi son derece iyi olabilmesine rağmen, notları düşük olduğu, sorulara uygun cevaplar veremeyeceği için arkadaşlarının alaylarına maruz kalabilir. Ayrıca çocuk oyunlardaki kurallara uyamayacağı, arkadaşlarıyla ilişkide gerekli olan sabrı ve süreyi gösteremeyeceği için gözlenen bir yan etki de arkadaşlık problemleri olur. Çocuk akademik yaşantıya uyum sağlayamazsa, çocuğun dikkatiyle ilgili sorunlar öğrenememesine neden oluyorsa kesinlikle bir uzmana başvurulmalı ve gerekli tetkikler yapılarak yardım alınmalıdır. Tetkikler sonucunda dikkat eksikliği tanısı konmayabilir. Yine de çocuğun öğrenmesini ve uyum sağlamasını engelleyen faktörler belirlenerek destek olunur.
Öğretmenler bir sınıf içinde aynı yaş grubundan ve dolayısıyla aynı gelişim düzeyinden çok fazla çocuğu aynı anda gözleme şansına sahip olurlar. Öğretmenlerin tabiî ki tanı koyma yetkisi yoktur; dolayısıyla öğretmenin söylediği “bu çocukta dikkat bozukluğu var” kelimesi öğretmenin tanı koyması olarak değil, bir gözlemini ifade etmesi olarak algılanmalıdır. Öğretmenin çocukta bir farklılığa işaret ettiği dikkate alınmalıdır. Bazı durumlarda öğretmenler aşırı vesveseli, sabırsız olabilirler. Bunun yanında bazen öğretmenler ders içinde uygun yöntemleri kullanarak çocuğu derse adapte etmekteki zorluklarını çocuğu sorumlu tutarak velilerle paylaşabilir; sorumluluklarını çoğu zaman fark etmeseler de veliye ya da çocuğa yükleyebilirler. Bu durumda bile öğretmenin gözlemleri dikkate alınmalıdır; aile çocuğunun tetkiklerini yaptırdıktan sonra çocukta bir problem olmadığını öğretmene aktarabilmek ve öğretmenin öğretme yöntemlerinin değiştirilmesi konusunda öğretmenle işbirliği yapabilmek için önemli bir dayanak elde etmiş olur. Sonuç olarak önemli olan çocuğun akademik hayatının ve çoğunluğu okulda geçen zamanında karşılaşabileceği duygusal ve gelişimsel sorunlarının önüne geçebilmektir.