Agape danışmanlık merkezi
AnasayfaSite içi arama

Psikolojik Danışmanlık

Çocuk Danışmanlığı

Etkili Disiplinin Yolları

 

İnsan yaşamının her döneminde ve her alanında önemli bir kavram olan disiplin; toplum içindeki tavır ve hareketleri düzenleyen çeşitli kural ve beklentilerden oluşur. Bir çocuğun disiplinle karşılaşması onun toplum içinde geçerli kuralları öğrenmesini, dış dünyaya uyumunu ve sosyal yönden onaylanan tutum ve davranışları benimsemesini sağlar.

Pek çok aile ve çocuk “disiplin” kelimesini, anne babaların çocuklarına, öğretmenlerin öğrencilerine terbiye vermek için yaptıkları bir baskı olarak görür ve çoğunlukla “cezalandırma” ile eşanlamlı değerlendirilir. Fakat disiplin uygun verildiği takdirde davranışı yönlendirmeyi amaçlayan bir eğitimdir.

Disiplin yalnızca, çocuğa yaramazlık yaptığı zaman uygulanan kurallar dizisi değildir. Her zaman uygulanması gereken kurallar bütünüdür. Disiplin çocuğa istenilen davranışları ve alışkanlıkları öğretmek, kendi kendini denetleme ya da iç denetim demek olan ahlak gelişimini sağlamaktır.

Etkili bir disiplin oluşturabilmenin ilk şartı; ebeveyn ile çocuk arasında bir uyum sağlayabilmektir. Herkes rollerinin ve statülerinin farkına varmalıdır.

Çocuğun disiplin kavramıyla tanışması, yürümeye ve konuşmaya başlayarak özerkliğini ilan ettiği evreyle örtüşmelidir. Bu evre öncesinde uygulanmaya çalışılan disiplin çocuk için kazanım sağlayıcı olmaktan çok örseleyici olacaktır.  Disiplin uygulamasının öncesinde çocuğun anne babaya karşı güven duygusunun yeterince beslenmiş olması gerekmektedir.

Doğduğu günden itibaren anne babasının sonsuz sevgi ve şefkatiyle beslenmiş, her haliyle her koşulda kabul görmüş olan çocuk, artık sınırlarını –neleri yapıp neleri yapamayacağını- öğrenmeye hazırdır. Tersi durumda çocuk, anne babası tarafından gerçekten sevildiğini hissetmemişse konulan kuralları içselleştirmekte zorlanacak, kendisinden beklenenlere uymadığında kaybetmekten korkacağı bir şeyi olmayacaktır.

Anne babaların koşulsuz sevgisinin ardından, bir çocuğun hayatındaki ikinci önemli şey tutarlılıktır. Herhangi bir sarsıcı olayın ardından çocuğun, olabildiğince çabuk şekilde, her zamanki günlük yaşamına dönmesi sağlanmalıdır ki kendisini güvende ve kontrol altında hissedebilsin.

İlk çocukluk evresini tamamlamış olan çocuk, artık toplumun bir bireyi olma yolundadır. Hızlı bir sosyalleşme süreci içinde kendisinden beklenenler ve beklenmeyenlerle ilgili  bir takım kurallarla karşı kaşıya kalır.

Çocuğun bireyselliğine saygı göstermek aynı zamanda onun için sınırları ve yasakları belirlemeyi gerektirir. Kendi sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini kestiremeyen çocuk, başkalarının da sınırlarının nerede başlayıp nerde bittiğini anlayamayacaktır. Dolayısıyla sınırları ve yasakları tanımayan çocuk, sık sık başka yaşam alanlarını ihlal edecektir.

Kurallar çocuğun yaşına, bilişsel ve duygusal gelişimi dikkate alınarak oluşturulmalıdır. Ancak bu durumda çocuk, konulmuş olan kuralları benimseyebilir ve bunları devam ettirebilir.

Çocukların disiplin sorunlarının başlıca kaynağı anne babalarının onlarla ilişki kurma biçimidir. Anne ya da baba hükmedici, denetletici, aşırı kınamacı ve fena halde ihmalci olduğunda, çocuklar derin bir güvensizlik içine girecekler ve reddedilme duygularını sorunlu davranışlarla dışa vuracaklardır.

Güçlü bir benlik duygusu başarılı disiplinin temel taşıdır. Bir yetişkin olarak benlik duygunuz kendinizle olan ilişkinizde temellenir. Çocuklarda benlik duygusu, anne babanın ve diğer önemli yetişkinlerin ilgilenme biçimi ile belirlenir. Bu ilgi genelinde sıcak, koşulsuz, kabul eden, besleyip büyüten, değer veren, saygılı, destekleyici, esprili, teşvik edici ve sağlam bir karakter taşıdığında çocuklar korkusuz bir benlik duygusu ile varlık göstereceklerdir.

Ancak ilişki çoğu yönden sinirlilik, reddedicilik, şartlılık, haşinlik, saldırganlık, edilgenlik, kınamacılık, alaya alma, azarlama, incitici biçimde etiketleme ve başkaları ile karşılaştırma yapma ile tanımlanıyorsa, çocuklar bütün bu acı verici mesajları yansıtan bir benlik görüntüsü geliştireceklerdir.

"Günümüzde birçok anne baba, eskilerin zaten bildiği bir şeyi yeniden keşfediyor: Anne babaların eğitici olmasının önemini. Çocuklarla arkadaş olmak elbette önemli, ama anne babaların, anne baba gibi davranması ve çocuklarını yönlendirmesi çok daha önemli. Sonuç olarak; çocuk yetiştirmedeki en son eğilim yine binlerce yıl başarıyla çalışmış eski bir düşünce üzerine kurulu. Başarılı birer anne baba olabilmek için liderlik yapabilmek ve çocuklara ölçülü bir otorite göstermek gerekir" Dr. Perry W. Buffington

Birçok anne baba "dayak cennetten çıkmadır" sözüne yürekten inanır, tokadın etkili bir disiplin yöntemi olduğunu düşünür. Bazılarının hiçbir fikri yoktur ama çoğu dayak yöntemini kullanır. Çünkü çocuklarını disipline sokmak için tek bildikleri yol budur. Diğer, hatta çok daha etkili yöntemleri öğrenme ihtiyacı bile hissetmez. Siz de bunlardan biriyseniz dayak ve çocuk konusunda aklınızda tutmanız gereken birkaç şey var:

  • Şiddet şiddeti doğurur. Çocuğun anne babayı zorba olarak görmesine ve kendisinin de çocuğunu dövmesine yol açar. Sorunlarını dayakla çözebileceği düşüncesini öğrenir. Saldırgan davrandığı için dayak yiyen çocuk daha da saldırganlaşır.
     
  • Dayak sadece engellemek istediğiniz davranışa değil, çocuğun tüm davranışlarına ket vurur.
     
  • Dayak çocuğun yapılması istenmeyen davranışı yapmasını engellemez. Sadece yakalanmadan yapması gerektiğini öğrenir.

Anne babalara öneriler:

Çocuk kendisine konulan kurallara uygun davranışlar göstermediğinde ne yapılmalıdır?

İlk olarak, kural koyan kişi konulan kuralın çocuk için yapılabilirliğini kontrol etmelidir. Kuralın yerleşmesi için çocuğa yardımcı ve yol gösterici olmalıdır. Aynı zamanda çocuk, bu kurala uymadığı durumlarda karşılaşacağı yaptırımlardan haberdar edilmelidir.

Çocukta istenilen davranışları yerleştirmek ya da istenmeyen davranışları ortadan kaldırmak için çocuğa gösterilen duygu ve tepkiler yetersiz kaldığında cezaya başvurulabilmektedir.

Ceza yerleşmiş kurallardan sapma karşılığında ödenen bedeldir. Zaman zaman disiplin kavramı ile bir tutulsa da aslında ceza, öz olarak disiplinden tamamen farklıdır. Ancak disiplin kavramının kapsamı içindedir.

Cezada amaç; çocuğun içgörü kazanması ve farkındalık yaşamasını sağlamak olmalıdır. Bunu sağlamanın en iyi yolu cezanın şiddetinin mümkün olduğu kadar “suç”a uygun olmasıdır.

Cezanın bir bedel ödeme olduğu düşünüldüğünde, çocuğun davranışı ile ilgili olarak kayda değer bir bedel ödemesi gerekir ki böylece çocuk davranışı üzerinde düşünme şansı yakalayabilsin. Diğer yandan cezanın bedeli çocuğa çok ağır ödetildiğinde, çocuk neyin bedelini ödediğinden uzaklaşır ve onda sadece cezanın kötü duygusu kalır. Sonuç olarak ceza amacına ulaşmamış olur.

Bir çocuğun odasını toplamaması yüzünden, uzun zamandır hazırlandığı tiyatro gösterisine çıkmasını yasaklamak kesinlikle saçmadır. Tiyatro gösterisinde oynamanın oda toplamayla en ufak bir ilişkisi olmadığı gibi, oda toplamama da çocuğun uzun süredir heyecanla hazırlanıp beklediği önemli bir olaydan yoksun bırakılmasına sebep olacak nitelikte bir suç olmaktan çok uzaktır. Bu durumda yapılacak en uygun şey, çocukla birlikte odaya gidip eşyalarını toplamasını sağlamaktır.

Kural  koyan kişinin ceza konusunda dikkat etmesi gereken önemli bir konuda ceza olarak saptanacak şeyin gerçekten uygulanabilir olmasıdır.

Cezanın uygulanabilir olup olmaması; sürenin, mekanın ve zamanlamanın uygunluğuna bağlıdır.

Çocuğun yapmış olduğu olumsuz davranışı karşısında oldukça öfkelenmiş bir annenin o an ki kızgınlığıyla çocuğuna beş gün dışarı çıkmama yasağı koyduğu bir durumu düşünelim. Bu durumda cezanın uzun bir süreyi kapsıyor olması nedeniyle, uygulanması mümkün olmayacaktır. Çocuğun beş gün hiç dışarı çıkmadan evde kalması, anneyle ilişkisinin daha da gerilmesine neden olabilecektir. Aslında anne çocuğuna dışarı çıkmama yasağı koyarken, kendine de bu yasağı koymuş olacaktır. Peki bu ceza kime verilmiş bir ceza?

Bazen de ceza tehditleri sadece sözde kalır. Bu kaçınılması gereken bir tutumdur. Bu şekilde çocuğun gözünde otorite zayıflatılmış olacağı gibi, cezadan yararlanılarak öğretilmek istenilen kuralların da önemi azalır. Yerine getirmeye hazır olmadığınız sürece hiçbir ceza tehdidinde bulunmayın. Yerine göre, bazen çocuğun istenmeyen davranışını görmezden gelmek, uygulayamayacağınız bir cezayla tehdit etmekten daha yerinde olur.

Çocuk kendi sınırlarını çizene kadar ona sınır koymak anne babanın görevidir. Ona hayır dendikçe, engellemelerle ve kırılmalarla karşılaştıkça, çocuk gelişip büyüyebilir. Bunun koşulu ise ret ya da yasakları dile getirirken çocuğu küçük düşürmemek ve gülünç duruma sokmamaktır.

Sonuç olarak anne babanın temel görevlerinden biri “Merak etme canın her şeyi isteyebilir, ben yasak olanı yapmana izin vermemek için buradayım.” diyebilmektir.

 

Ayşen EVLİÇOĞLU - Psikolog
AGAPE Danışmanlık Merkezi

 

* Bu makale Mart 2007 sayı 15 Bebeğim ve Biz Dergisi’nde yayınlanmıştır.

Geri Dön
İçeriği Paylaş

Makaleler

Agape danışmanlık merkezi
mavera interaktif