Agape danışmanlık merkezi
AnasayfaSite içi arama

Psikolojik Danışmanlık

Çocuk Danışmanlığı

Otistik Çocukların Eğitimleri

 

Otistik çocuklar mutlaka onların gereksinimlerine göre yapılandırılmış kapsamlı bir eğitim programıyla bireysel eğitim almalıdırlar.

Otizm teşhisi konulmamış fakat otistik özellikleri olduğu düşünülen bir çocuğun ailesi bilgilendirilmeli ve gerekli tetkiklerin yapılması, tıbbi açıdan değerlendirilmesi ve düzenli kontrol altında takip edilebilmesi için bu alanda uzman bir doktora yönlendirilmelidir. Özellikle Çapa ve Cerrahpaşa gibi üniversite hastaneleri düşünülmelidir.

Bireysel eğitim, yapılandırılmış eğitim ortamı ve çocuğun ve ailenin çeşitli alanlardaki gereksinimlerine uygun olarak hazırlanmış bireysel eğitim programı otistik çocuklar için birincil öneme sahiptir. Anaokulu veya anasınıfı eğitimi ve grup eğitimi yine bireysel eğitim programına bağlı olarak yürütülecek ek eğitim programlarıdır. Bireysel eğitim programında çocuğun dil ve iletişim, öz-bakım, büyük ve küçük kas gelişimi, zihinsel gelişim ve sosyal gelişim,toplumsal uyum becerilerinin tümü değerlendirilir ve gelişim düzeyi saptandıktan sonra kısa ve uzun dönemli hedefleri konur. Anaokulu ve anasınıfı programlarında ise otistik çocuğun daha çok toplumsal uyum ve sosyal becerilerine, dil ve iletişim becerilerine, öz-bakım becerilerine ağırlık verilmesi gerekmektedir. Çocuğun bireysel eğitim programı hazırlandıktan sonra bireysel eğitim seanslarına başlanır.

Eğitim dikkat dağıtıcı faktörlerin olmadığı bir ortamda başlamalı; ancak zamanla diğer ortamlara transfer edilmelidir.

Bu yöntemler kullanılarak yapılan eğitimin başarısı pek çok faktöre bağlıdır: Eğitimin başlama yaşı, kalitesi, çocuğun zihinsel kapasitesi, evde takibin devamı.

Çalışmaya başlamadan, eğitime hangi çocuğun olumlu cevap vereceğini kestirmek çok zordur. Eğitime başlamadan önceki iletişim becerileri ve zihinsel beceriler, sonucu çok etkiler. Eğitim başladıktan sonra öğrenme hızı bizim için fikir verici olabilir ve 6 ay sonra çocuğun ne hızda gelişeceği hakkında bir fikir sahibi olunabilir.

Konulan hedefler çeşitli yöntemlerle uygulanır. Yukarıda da bahsedildiği gibi otistik çocukların öğrendiklerini farklı ortamlara ve durumlara transfer etmekte yaşadıkları sorunlar yüzünden aile eğitim programının yanısıra bu becerilerin özellikle de sosyal uyum becerilerinin öğretimi ve desteklenmesi için anaokulu eğitim programlarının önemi büyüktür.
 

İletişim becerilerini Geliştirmek İçin Yapılan Çalışmalar:

1-Konuşma öncesi beceriler

  • Göz Kontağı: Göz kontağını uzun süre canlı tutmak için, çocuğun mimikler ve yüz ifadeleri sayesinde konuşmaya konsantre olabilmesini ve konuşmanın gelişmesini kolaylaştırır. Çocuğun dikkatini belirli bir konuyaçekmek için, önce çocuğun faaliyetine katılıp onunla bir süre beraber oynadıktan sonra onu istediğimiz konuya yönlendirebiliriz.
     
  • Dikkat: Çocuğun konuşulanları anlayabilmesi için dikkatini toplayabilmesi gerekmektedir. Konuşma ancak çocuğun anlama kapasitesi çok arttıktan sonra başlayacaktır. İlgisini çekecek kısa süreli çalışmalarla göz kontağı kurularak aşamalı olarak dikkat süresi uzatılabilir.
     
  • Obje sürekliliği: Dikkatini yönelttiği nesne ile kısa süreli saklanma bulma oyunu oynanır. Çocuk o nesnenin sürekli varolduğu fikrini benimsemeye başlayacaktır. Bu çocuğun dil gelişimi açısından önemlidir. çünkü çocuk kelime ve sembollerin objeler için kullanıldığını anlamadan önce kafasında o objenin sürekli varolduğu ve değişmediği fikrine sahip olmalıdır.
     
  • Nefes kontrolü ve ağız hareketleri: Balon üfleme, elde tutulan kağıt mendili üfleme, mum söndürme, ağız kenarındaki balı yalama, mimikleri taklit etme, sakız çiğneme, dondurma yalama, çiçek kolonya koklama, pipetle içecek içme gii örnekler çoğaltılarak çalışılabilir.
     
  • Taklit etme: İletişim için gerekli katılımı ve ikili ilişkiyi kapsadığı için taklit etme öğrenilmesi gerekli bir beceridir. Taklit etmeyi öğretmek için önce çocuğu biz taklit etmeliyiz.
     
  • Sıra alma:  Sıralı oyun oynama çalışması yaparken sıra değişimi için tamam sonra gibi sürekli aynı kelimeleri kullanırsak çocuğun anlamasına yardımcı oluruz. Burada önemli olan anlam kargaşası ve güvensizlik yaratmamak için söylenilene uymak, uygun açıklamayı yapmak ve bekleme zamanını çocuğun performasına uygun olarak ayarlamaktır.
     
  • Dinleme egzersizleri: Çocuk dinlemeyi öğrenmeden konuşmaya geçmez. İşitsel deneyimi arttıkça seslere karşı alıcı dili de o ölçüde gelişir
     
  • Anlama becerileri: Anlama yeteneğini etkileyen faktörler çocuğun zihinsel kapasitesi, dikkat düzeyi, algısal gelişimi, maruz kaldığı dil uyaranları duyusal bozuklukları, fiziksel problemler, motivasyon olarak sıralanabilir.

 
2- Kavram Gelişimini Hızlandıracak Beceriler

  • Obje tanıma: Öncelikle çocuğun tanıdığı objelerle çalışılması gerekmektedir. Konuşma basit anlaşılır ve nesneyi vurgulayıcı nitelikte olmalıdır.
     
  • Renk tanıma:Boncuklar, mandallar, balonlar, toplar ve benzeri materyallerle günlük kullanılan eşyalarla çalışılabilir. Önemli olan çocuğun ilgisini çekmesidir.
     
  • Şekil tanıma: Önce daire olmak üzere, kare, üçgen, dikdörtgen ile renk tanımada olduğu gibi çalışılır.
     
  • Zamir kullanma:  Önce isimlerden başlanır; anne, baba, Ali vb. aile fotoğraflarından yararlanılabilir. Her bir üye tek tek resme sahip olmalıdır.
     
  • Var/yok kavramı: Var/yok kavramı ayrı ayrı çalışılmaya başlanmalıdır. Resimli kartlar, günlük kullanılan eşyalar ile çalışılabilir. Tüm çalışmalarda basit sorular sorularak doğru cevapları tekrarlanılarak çocuk teşvik edilmelidir.
     
  • Evet/hayır kullanma: Öncelikle çocuğun bir objeyi isteyip istemediğini sormaktansa bir durumu isteyip istemediğini sormak ve buna uygun evet/hayır cevabını pekiştirmek daha kolay olacaktır. Cevap vermez veya yanlış cevap verirse ödül verilmemelidir.

Otistik çocuklar normal akranlarına göre farklı biçimlerde öğrenmektedirler. Başta anlatılan otistik çocukların öğrenme biçimlerinden ve özelliklerinden yola çıkarak bu çocuklar için daha yapılandırılmış eğitim ortamları gerekmektedir. Bu çocukların bazı becerileri öğrenmekte zorlanmaları doğru öğretim kanalını bulamamaktan  ve eğitim ortamındaki çeşitli faktörlere bağlanabilir. Bunları elimine etmek için otistik çocuğun özelliklerini iyi bilmek gerekmektedir.

Otizmi tanımlayan organik kökenli problemler geri dönüşümsüz olduğundan eğitimsel ve tedavisel gayretlerimizdeki hedefimiz ‘normal olmayı’ sağlamak değil otizmi olan öğrenciyi sosyal yaşantımıza yerleştirmektir.aslında onlar için yapmaya çalıştığımız ;yabancı ülkeye yolculuk ettiğimizde kendimizin isteyebileceği şeyler ;o ülkenin dilini öğrenmek,para sistemi,nasıl taksi bulunabileceği gibi bunları yaparken kendi anadilimizde  işaretler görünce ,yemek siparişi verirken,bilet alırken bize yardımcı olan rehberler olduğunda çok mutlu oluruz.aynı bunun gibi otistik çocukların bulunduğu kurumların iki hedefi olmalıdır.1-anlamalarını artırmak 2-çevreyi daha anlaşılır kılmak.bunu yaparken de bu çocukların temel güçlükleri, eksiklikleri etrafında programlar yapmak gerekir bunun içinde otizm kültürünü iyi bilmek gerekir.


Düşünme sistemleri

Anlam kavramının eksikliği: Çevreye göre davranabilirler,beceri öğrenebilirler,bazıları  lisanlarını kullanabilir fakat faaliyetlerinin çoğunun ne anlama geldiğini bilemezler olaylar yada fikirler arasında ilişki kuramazlar dünyayı bir film şeridi yerine fotoğraf kareleri gibi yaşarlar.

Deteylara öncelik tanımada sınırlı yetenekle birlikte, detaylara aşırı odaklanma:Çok ufak ayrıntıları özellikle görsel ayrıntıları fark etmede çok iyidirler ve ilgi duydukları ayrıntıların göreceli önemini değerlendirememektedirler.caddeyi geçerken ellerindeki ipin sallanmasına odaklanır yaklaşmakta olan otobüsü kaçırırlar.

Dikkat dağınıklığı:İstenilen noktalara dikkat göstermeleri genelde zordur çünkü onlar kendilerine göre daha önemli olan noktalara odaklanırlar ve değişkendir genelde neden görseldir masanın üstündeki kaleme odaklanır öğretmenin anlattıklarını kaçırırlar. Bazen de işitsel şeyler dikkatini dağıtabilir yetişkinin duymadığı yüzlerce metre ötedeki sesi duyabilir ve dikkati dağılabilir. Bazen de içten gelen bilişsel süreçlerle de dikkati dağılabilir şiir okuma sayı sayma hesap yapma vb.

Somut düşünme: Otizm kültüründe kelimeler tek şey demektir.ikinci bir anlamı yada mecaz ilişkisi yoktur.atasözlerini ve deyimleri anlamaları çok zordur. (Yüzünü asmak, kanepe yemek vb.)

Fikirleri birleştirme de zorluk: Kavramları yada olayları tek tek anlamak birlikte anlamaktan yada özellikle de kavramlar birbirleri ile zıt göründüğünde ilişkili bilgilerle birleştirmekten daha kolaydır.iki tutarsız kavramın (iyi insanlar çevreyi korur,iyi biri çiçek toplar) birbirine uyabileceğini anlayamazlar.

Düzenleme de ve bir sıra izleme de zorluk: Organizasyonla ilgili beceriler zordur çünkü aynı anda hem hali hazırdaki konuya hem de beklenen sonuca odaklanma kabiliyeti gereklidir.benzer beceriler gerektiren ,işleri yaparken bir sıra izleme de zorlanırlar ( sabah kalkınca yapılacakları ters yapabilirler.)

Genelleme de zorluk: Becerileri yada davranışları genel de bir durumda öğrenirler fakat bunları değişik durumlara uygulama da ve genelleme de zorlanırlar.(dişlerini mavi fırça ile fırçalamayı öğrendiyse yeşil fırçayla duraksayabilir.)

 

Sınıf İçinde Yapılandırılmış Eğitim

Sınıf içinde yapılandırılmış eğitim, çocuk için dünyayı daha anlaşılır kılarak, davranış problemlerini en aza indirir ve tekin bir öğretim sağlar. Ayrıca çocuğu bağımsızlaştırmayı hedef edinen bu yöntemde beklenen faydalar şöyle sıralanabilir:

  • Güçlü olduğu görsel becerileri kullanarak çevresini anlamlandırabilmesini sağlar.
  • Çevreyi düzenleyerek çocuğun sınıf içinde daha kolay yönelebilmesini sağlar
  • Rutinler sayesinde çocuğu beklenmedik durumlarla karşılaşmaktan alıkoyar
  • Neyin nerede başlayıp nerede biteceğini görsel olarak açıkladığı için çocuğa rahatlık sağlar
  • Bağımsız beceri gelişimine odaklanıp ayrıca bu becerileri başka yerlerde nasıl kullanabileceğini de öğretir.
  • Bu faydaları sağlamak için sınıfta uygulanan yöntemlere şöyle açıklanabilir:

 

Fiziksel Yapılandırma

Otistik çocuklar detayları gayet iyi biliyor olabilirler ama onların birbirlerine nasıl bağlandıklarını anlamakta güçlük çekerler. Bu nedenle sınıftaki bölümlerin yapılan işlere göre kesin sınırlarla ayrımlaşmış olması çok önemlidir.

Fiziksel ve Görsel Kesin Sınırlar Oluşturun: Örneğin çocukların bireysel çalışma yapacakları masaların üstüne her birini resmini yapıştırarak kendi alanlarını kolayca ayrımlaştırabilmesini sağlayabilirsiniz. Yine bölümler arasını birbirinden ayırabilmek için, oyun köşesini halı ile kaplarken, resim köşesini başka bir malzeme ile kaplayabilirsiniz. Çocuğun nerede ne yapacağını dışardan müdahalelere gerek kalmasızın bağımsız olarak bilebilmesini sağlamak için bu tarz görsel uyarıcılar son derece faydalıdır.

İşitsel ve Görsel Dikkat Dağıtıcıları En Aza İndirgeyin: Etraftaki dikkat dağıtıcı malzemeleri kapalı yerlere koyun. Çocukların bireysel çalışma yapacakları masaları camlardan uzak yerlere yüzleri duvara dönük şekilde yerleştirin. Bunun gibi önlemler alarak çocuğa detaylara değil de tümüne dikkat etmeyi öğretin.

Temel Öğretim Köşelerini Belirleyin : Sınıftaki faaliyetlerin yapıldığı köşeleri imkanlar nispetinde birbirinden ayırmaya çalışın.

GünlükProgram: Çocuğun gün içindeki olayları takip edebilmesi, geçişleri kolay yapabilmesi ve doğru beklentiler oluşturabilmesi için sınıf içindeki program görsel olarak şematize edilmelidir. Bu program soldan sağa ya da yukardan aşağıya doğru yapılabilir. Okuma yazması olan çocuklarla yazılı bir program yapılabilecekken, daha ufak çocuklarla, o faaliyeti sembolize eden bir obje kullanılabilir. Örneğin resim çalışması için gerçek bir boya kullanmak gibi. Bu şekilde program yapma, çocukta temelde eksik olan organizasyon yapabilme becerisini geliştirmek için ilk adım olacaktır. Zaman içinde çocuk ile birlikte günlük program yapılabilecek duruma gelinebilir.

Yapılandırılmış Öğretme

Bu yaklaşım sınıf düzeninde çocuğa en güçlü olduğu görsel becerilerini kullanarak, kendini mekana adapte edebilme, zamanını planlayabilme, zaman ve mekanı daha net anlayabilmiş olmanın rahatlığı içinde davranış problemlerini minimuma indirebilme şansını verir.

İşleyişi kısaca şöyle özetleyebiliriz :

I. Fiziksel Ortamı Düzenleme

A. Fiziksel ve Görsel Kesin Sınırlar

Çalışma ortamının net bir şekilde düzenlenmiş olması görsel bilgiyi daha iyi değerlendiren otistik çocuğun mekan içindeki oryantasyonunu kolaylaştırır. Bu bölümlemeler mobilyalar, seperatörler, raflar vb. kullanarak yapılabileceği gibi belli bir alanı sınırlandırmak amacı ile sadece o bölümde kullanılan bir halı parçası ile de olabilir. Ya da bazı faaliyetler için düzenlenmiş özel odalar olabilir. Çocuk her bir aktivitenin nerede yapılacağını bu sınırlandırılmış alanlar ile kendiliğinden bilebilir. Bu şekilde düzenlenen bir ortamda çocuk detaylara takılmak yerine bütünü algılamaya yönelebilir. Çocuk bütüne bir anlam verir.

B. Görsel ve İşitsel Dikkat Dağıtıcılarını En Aza İndirgeme

Çocuğun hassas olduğu duyusal uyarıları da göz önüne alarak dikkatini bozmayacak bir düzen oluşturmak gerekir. Kendini kötü hissettiğinde sığınabileceği sessiz bir alan olmalıdır. Ya da dikkati çabuk dağılan bir çocuk yüzü duvara dönük oturtularak çalışılmalıdır. 

C. Temel Alanları Belirleme

Aktivitelere göre çocuğun gideceği yer görsel olarak net ve önceden belirlenmiş olmalıdır. Serbest oyun, bireysel çalışma, kahvaltı, bağımsız çalışma, faaliyet ve yoklama köşeleri gibi.

II. Günlük Program

Kişisel günlük program kullanımı otistik öğrencilerin hazırlanmasına ve benimsemesine yardımcı olan bir stratejidir. Program yazılı listeler, işaretler (semboller) veya resimler ile birleştirilmiş bir araçtır. Bunlar öğrencinin günlük programını sağlar. Gün boyu öğrenci her etkinliği (aktivite/görev/çalışma) yaptıkça programı kontrol eder. Bir aktiviteyi bitirdiğinde onu programın üzerinde işaretler. Böylelikle geçişler kolaylaşır, beklentiler netleşir ve öğrenci daha düzenli olmayı öğrenir.

Program öğrencinin daha bağımsız olmasına yardımcı bir yöntemdir. Beklentileri ve işaretler kendisi yorumlamayı öğrenir. Bir yetişkin bilgi vermesini beklemek zorunda olmaksızın çocuk etrafındaki işaretlere bakarak öğrenir ve beklentileri kendisi yorumlamış olur.

Kafası başka konular ve takıntılar ile meşgul olan öğrenciler için bu program sevilen konulara / aktivitelere / çalışmalara zaman ayıran olumlu bir yöntemdir. Sevdiği etkinlikleri de listede (programında) gören öğrenci özel istekleri ile daha az ilgilenir veya kafasına daha az takar ve böylelikle programında gördüğü diğer görevlerini yerine getirir.

Program esnekliği teşvik eder. Otistik kişilerin bir genel rutini / alışkanlıkları hatırlayabilmeleri ve buna sabitlenmeleri genel bir kanaattir. Belli bir çerçeve içinde çocuğa bir rutin sunmak ancak bu çerçevenin içinde esnek programlar yapmak eğitimci için de çocuk için de kolaylık sağlanır. Yapması gereken tek şey yaptığı her etkinlikten (işden, çalışmadan, aktiviteden) sonra programa (listeye) işaret koymaktır (çek atmak).

Bir önceki günün programı bugünküne uymak (benzemek) zorunda değildir. Etkinlikler ve sıraları değişebilir. Bu değişiklikler anlaşılır halde sunulmalıdır. Hatta son dakikadaki yapılan değişiklikler bile yazılı olarak not edinilebilir listeye. Çocuk bu değişiklikleri programın çerçevesi içinde görünce daha kolay kabul edecektir.

Sözle ilişkilerde ve yönergelerde negatif davranmaya eğilimli olabilen otistik çocuklar için sembollere veya yazıya dayalı programlar davranış problemlerini minimuma indirme avantajını sağlayacaktır.

Yine bu yöntem sayesinde öğrenci ilişkisi için önemli bir mesleki beceri kazanacaktır. Bir programı anlamak ve takip etmek ve zaman içinde kendi programını özgürce edebilmek önemli bir mesleki beceri kazandırmaktadır.

III. Bağımsız Çalışma Sistemi

Çocuğun bilgiyi anlayabilmesi ve algılayabilmesi için sistematik bir yöntem gerekmektedir. İleride sahip alabileceği işe adapte etmek üzere de bu sistem toplum hayatına uygun olmalıdır.

Bağımsız çalışma bölümünde çocuk görsel olarak ne yapması gerektiği malzemenin hazırlanışı ve sunuşundan belli olan ürünlerle çalışmaktadır. Bu ürünler toplumda alışık olduğu gibi ya soldan sağa ya yukarıdan aşağı olarak dizilip çocuğun yapacağı işin başını ve sonunu görmesi sağlanmaktadır. Ayrıca bu iş bittikten sonra kendisini ve tür bir ödülün beklediği (müzik, TV, kitap bakma, cips vb.) bir kart ile masasında belirtilmektedir. Tüm bunların alt alta dizdiğimizde hangilerinin bir işi girerken kafamızdaki sorulara cevaplar olduğuna dikkat edebilirsiniz:

Ne tür bir iş?

Ne kadar sürer?

Bittiğini nasıl anlarım?

Ne kadar kazanırız?

Otistik çocuklarda bireysel eğitim programının, bireysel eğitimin ve bunların desteklediği okulöncesi eğitim programlarının gerekliliğinden bahsettikten sonra burada üzerinde durulması gereken önemli bir nokta daha vardır. 

Bu alanlarda çalışan meslek elemanları çocuğa verilen eğitimin içeriği konusunda birbirlerinden haberdar olmalıdırlar. Farklı ortamlarda öğretilen farklı beceriler çocuğa uygun mu gereksinimlerini karşılıyor mu  sorularına verilecek yanıtlar çocuğun gelişimi açısından çok önemlidir. Hazırlanan bireysel eğitim programı doğrultusunda farklı eğitim ortamlarında çalışan öğretmenlerin, psikolog ve pedagogların işbirliği içinde çalışmaları gerekmektedir.Mesela anaokuluna başlayan otistik özellikleri olan bir çocuğun ailesinden bireysel eğitim alıp almadığı öğrenilmeli, eğer alıyorsa  eğitimcisiyle ilişki kurulmalıdır. Çocuğun özellikleri, otizminin seviyesini öğrenmek anaokulu öğretmeni açısından da çocukla iletişim kurmasında yardımcı olacaktır. Bunun dışında çocuğun iletişim becerileri, var olan davranış problemleriyle nasıl başedileceği konusunda bilgi alınması okula adaptasyonunu kolaylaştıracaktır. 

Otistik çocuklar okula ilk başladıklarında bireysel eğitim alıyorsa eğitimcisiyle iletişime girmek almıyorsa mutlaka bireysel eğitim alması gerektiğini ailesine bildirmek gerekmektedir. 

Otistik çocuklar okula başladıklarında çocuğun çevresini incelemesine izin verilmeli ve bazı şeyleri yapması konusunda çok ısrarcı olunmamalıdır. Bu süreçte çocuğu tanımaya özen gösterilmelidir. 

Otistik çocukların çoğu zaman yemek yeme ve yemek seçme problemleri olmaktadır. Yemek yemesi konusunda ısrar edilmemeli ilk etapta çocukları gözlemlemesine izin verilmelidir. 

Aileden çocuğun yabancı ortamlarda nasıl tepkiler verdiğiyle ilgili bilgiler alınmalı çocuğun korkularının olup olmadığına ve varsa davranış problemlerinin neler olduğu sorulmalıdır.

Otistik çocuklar bazen kalabalık, çok fazla eşyanın olduğu gürültülü ortamlara yoğun tepkiler verebilirler. Bu göz önünde tutularak çocuk daha sakin bir ortama alınmalı ve çok fazla zorlanmamalıdır.

Yabancılık çekmemesi için çok sevdiği bir oyuncak veya nesnenin yanında olması bu süreci daha çabuk atlatmasını sağlayabilir.

Tuvalet eğitimi olan çocukları bazen  sözel olarak uyarmak ve onlara mutlaka tuvaletin yerini göstermek bu sırada ona yardımcı olmak gerekmektedir. Evde tuvalete gitmede hiç bir sorunu olmayan otistik çocuk okulda tuvalet eğitimi almamış izlenimini bırakabilir. Bu konuda aileden ve eğitimcisinden yardım istenmelidir. Bunun tuvalet korkusundan yabancı bir yerdeki tuvaleti reddetmeye kadar giden çok çeşitli sebepleri olabilir.

Otistik çocuklarda dikkat süresi kısadır. Buna bağlı olarak yapılan ortak faaliyetlerde öncelikle çocuğa dikkat süresine uygun çalışmalar verilmeli ve bu kademeli olarak arttırılmalıdır.

Oyun becerilerinde hiç bir zaman başka çocuklarla oynama konusunda zorlanmamalı, öncelikle onların oyunlarını izlemesine izin verilmeli veya çok sevdiği bir oyuncakla akranlarıyla birlikte paralel oyun kurması sağlanmalıdır.

Davranış problemleri konusunda eğitimcisiyle mutlaka işbirliği içinde olunmalıdır.

Davranış problemleri tedavi ve eğitimde karşılaşılan en önemli problemlerden biridir. Bunlar değiştirilmesi çok güç olan, çevrede ve ailede hayal kırıklıklarına yol açan durumlardır. Genelde eğitimde hedef olarak seçilmez çünkü değiştirilmesi çok zordur. Bu davranışlar çocuğun dünyaya adaptasyonunda ve başa çıkmasında kullandığı yöntemlerdir.

Bu nedenle siz bu olumsuz davranışı değiştirmeyi hedeflediğiniz zaman, davranış aniden şiddetlenir. Çocuklar kendileri için gayet fonksiyonel olan davranışları ellerinden almaya çalışanlara karşı tepki gösterirler.Çünkü daha önceki tecrübelerinden, bilmektedirler ki; tepkilerini şiddetlendirdikleri zaman karşı taraf en azından bazı seferlerde pes edebilmektedir. Aileler çocuklarını üzgün ve sinirli görmek istemedikleri için bu durumlara karşı çok tahammülsüzdürler. Ancak bu pes etmeler sadece davranışı daha çok pekiştirmeye hizmet ederler.

Davranış problemlerinin çoğunlukla dikkate alınmamasının bir diğer sebebi de zihinsel becerilerin geliştirmesine daha çok ağırlık verilmesidir. Aileler ve bazen uzmanlar da akademik becerilerin ve iletişim becerilerinin gelişmiş olmasının çocuğu daha az problemli göstereceğine inanabilirler. Konuşmadan, çocuğun okulda başarılı olmasının mümkün olmayacağı düşünülür. Aslında tam tersine bozucu ve yıkıcı davranışlar okula uyumu güçleştiren en önemli sebeplerden biridir.

Hatta bazen çocuğun dil becerileri kazanınca davranış problemlerinin de azalacağına inanılır. Aslında tam tersine çocuğun davranış problemleri, öğrenme fırsatlarını kısıtladığı gibi öğrenme hızını da azaltır ve prognozu olumsuz yönde etkiler. Bu davranışları değiştirmek üzere hedef alınması gerekir .yoksa zaman geçtikçe değiştirmek gittikçe zorlaşır.

Davranış problemleri genellikle aile ve bazen de eğitimciler tarafından farkına bile varılmaz. İnsanlar bu davranışa o kadar alışkındırlar ki ne kadar engelleyici ve bozucu olduğunun farkına bile varmazlar. Çoğunlukla aileler otomatik olarak pek çok düzenlemeler yaparlar ve böylece çocuğun ortaya davranış problemi çıkarmasına gerek kalmaz. Bu durumda üstüne gidilmesi gereken bir davranış problemi de söz konusu olmaz. Ancak aileler çocuğun yapılan adaptasyonlara ne kadar bağımlı olduğunu adaptasyonun yapılamadığı bir ortamdaki aşırı tepkilerini görünce anlarlar. Davranış problemlerinin zaman içinde veya konuşma gelişince biteceğine inanan aileler bu konuya gereken önemi vermezler. Ancak zaman geçip işlerin umdukları gibi gelişmediğini gördükleri zaman önemini kavrarlar.

Tutarlı bir şekilde bu davranışların üstüne gidildiği zaman ortaya çıkan aşırı tepkiler tabi ki normaldir ve hatta olumlu bir işarettir. (çocuk olup bitenin farkındadır, interaktiftir. ) Ailelerin hedeflemeleri gereken şey çocuğu kısa zaman içinde mutlu kılmak değil gelecek için mutlu kılmaktır.

Optimal Ortamı Oluşturmak

Formal bir program uygulamaya başlamadan önce pozitif bir eğitim ortamı yaratmak gerekir. Bu hem programı daha efektif yapacak hem de daha zevkli çalışma imkanı sağlayacaktır. Çocuğun sakin ve katılımcı olduğu bir ortamda çalışmaya başlamak bu amaca uygun olacaktır. Ondan hiçbir istekte bulunmaksızın sevdiği oyun ve oyuncaklarla işe başlayabilirsiniz.

Sizin orada bulunmanızdan rahatsız olmadığı bir zaman geldiğinde takip edip yerine getirebileceği bir komut verin. Örneğin; gayet kesin ama eğlenceli bir tonda " kurabiyeyi ye", "topu döndür" vs diyebilirsiniz. Pozitif bir öğretme ortamı kurmak olumsuz davranışları azaltmakla kalmaz doğru davranışların pekiştirilmelerine dolayısıyla daha çok sayıda gözlemlenmelerine fırsat yaratır. Pekiştireç başta sadece sözel olmakla kalmayıp somut da olmalıdır. Sözel pekiştireç doğru davranışı da belirterek yapılmalıdır. "Sakin oturman çok hoş" gibi. 

Çevreyi Düzenlemek

Çevrenin davranış üzerinde çok büyük etkisi vardır. Karışık bir ortam, zamanın iyi düzenlenememesi, sıcak, kalabalık bir yer gibi faktörler davranış patlamalarına sebep olabilir. Bu tüm insanlar için geçerli olduğu gibi otistikler için de geçerlidir.

Yavaş ve yumuşak konuşma olumsuz davranış üstünde pozitif bir etki sağlar. Ama insanların eğilimi tam ters yönündedir. Karşılarındakine ulaşamadıklarını düşündüklerinde daha hızlı ve bağırarak konuşmaya başlarlar. Bu durum sadece çocuğun sinirini tırmandırmakla kalmaz ; sizinde sinirinizi tırmandırır. Eğitim sırasında karşınızda oturan çocuğun sırası gelmeyen eğitim malzemelerine dokunmaya çalıştığı zamanları düşünün ve çocuğa gösterdiğiniz reaksiyona bir bakın. Sürekli olarak malzemeleri geri alma çabası içine girebilirsiniz. Halbuki bu şekildeki ani fiziksel müdahaleler daha büyük kaosa sebep olur ve çocuğu kontrolü ele geçirmek için daha çılgınca çaba sarfetmeye iter. Bu durumda derin nefes alma egzersizleri yapmak faydalı olabilir. Sakin kalabilmek hem daha sonraki tırmanmayı önler hem de objektif kalabilmemizi sağlar. Ayrıca çocuğun olumsuz davranışlarını ilgilinizle pekiştirmemiş olursunuz.

Potansiyel güç kavgalarını azaltmak davranış problemlerini de azaltır. Çocuğa belli oranda seçme şansı vermek efektif bir yöntem olabilir. "Masada mı çalışmak istersin, yerde mi?", "Önce bunu mu istersin, bunu mu?" gibi sorular sorabilirsiniz.

Eğer savaşmaya hazır değilseniz buna götürecek taleplerde bulunmayın. Sıkıntı da davranış bozukluklarına yol açan bir nedendir. Fakat bunu her zaman kontrol edemeyiz ya da etmek istemeyiz. Çocuklar bununla başa çıkmayı öğrenmelidirler. Ancak lüzumsuz can sıkıntılarına sebep olmamamız gerekir.

Olumsuz davranışlar oluştuğu zaman minimum ilgi gösterilmelidir. Eğer hayati bir tehlike yoksa, bu davranışı tamamen görmemezlikten gelmek olabilir, müdahale etmeyi gerektiren bir durum varsa göz kontağı kurmadan ve sohbet etmeksizin olayı engelleyebilirsiniz. Genellikle insanlar bundan çok daha fazlasını yaparlar. Bazen çocuğu sakinleştirmeye çalışmak bile çocuğu çok daha sinirli bir hale getirir.

Olumsuz Davranışı Anlamak ve Başa Çıkmak

Olumsuz davranış ile başa çıkmada en önemli nokta reaktif bir tutum geliştirmek değil proaktif öğretmedir, yani öğretme olayı çocuğun sinirli olmadığı bir zamanda gerçekleşmelidir.

Acting out davranışı tipik olarak hızla tırmanan bir patern gösterir. Yine de bunu basamaklara ayırmak mümkündür. Erken dönemde hafif bir ajitasyon varken bu durum sözel olmayan ipuçlarıyla anlaşılabilir, örneğin soluk alıp verişi, jestleri vs değişir ya da sözel olarak, mızırdanma, tartışma vs. başlar. Eğer durum halledilemezse davranış daha ciddi bir noktaya tırmanabilir. Örneğin eşyaya zarar verme, kaçma gibi. Son basamak kendine ve başkalarına zaman vermekle kapanır.

Her basamak değişik bir tepki gerektirir. Bazen daha önce işe yaramış en uygun tepkiler cevap vermeyebilir. Bu nedenle sürekli olarak işe yarayan tutumları güncelleştirmek gerekir.

Davranış problemleri için pek çok yöntem önerilebilir. Ancak önemli olan bu yöntemlerin doğru bir şekilde, tutarlı olarak ve yeterince uzun bir zaman tanınarak uygulanmasıdır.

Zaman zaman, olumsuz davranışı azaltma müdahaleleri yanlış kullanılabilmektedir. Örneğin mola çocuğun pekiştireçlerden uzak kalmasıdır. Çocuk için zevk verici bir ortamda gerçekleşen olumsuz bir davranışın sonucu olarak, çocuğun bu ortamdan uzaklaştırılması demektir. Pek çok zaman, çocuk zaten ortamı eğlenceli bulmamaktadır ve buradan uzaklaştırılması hoşuna gider. Ortamdan uzaklaştığında çevresinde eğlenceli hiç bir şey olmamalı, kendi kendini uyarıcı hareketleri de yapamamalıdır. Aksi halde mola, olumsuz davranışı pekiştirecektir. Kızmak da yararsızdır, çünkü çocuk buna tepki gösterir ve olayı tırmandırır. Veya bir şekilde dikkat çekmiş olur. Ve olumsuz bir ilgi olmakla beraber yine de davranışı pekiştirir.

Çocuğun olumsuz davranışı yavaş yavaş şiddetlenir. Hangi aşamada olduğuna bağlı olarak değişik tepkiler verilmelidir.

Kriz ortamına girilmeden önce temel proaktif yöntemler önerilebilir: Bunlardan bir tanesi çocuğa sayısız seçme şansları tanımaktır Böylece başka bir sefer seçme şansının olmadığı bir durumla karşılaşırsa, çocuk buna daha kolay katlanır. İkinci bir nokta; başlangıçta bol miktarda pekiştireci çekinmeden kullanmaktır. Hatta negatif davranışlar oluştuğu sırada dahi pekiştireç kullanmanın faydalı olabileceği zamanlar vardır. Yani çocuğun negatif bir davranış içinde olduğunu gördüğünüz ancak kendini kontrol etmeğe çalıştığını yine de, davranışın tırmanmadığını düşündüğünüz durumlarda da çok küçük ödüller kullanabilirsiniz. Ancak bu ödüller hedef olan olumlu davranışın gerçekleştiği zamanlar kullandığınız şiddette bir ödül olmamalıdır. Daha küçük bir ödül kullanmakta fayda vardır. Bu aşamada takınacağınız tutum çok önemlidir. Kararlı ancak sakin kalabilmelisiniz. Bu sakinlik hem çocuğun işi çığırından çıkarmasını önleyecektir, hem de sizin daha objektif ve etkin kalabilmenizi sağlayacaktır. Kriz oluşmaya başlarken çocuğa bazı alternatifler sunmak çocuğa az da olsa bir kontrol hissi verecek ve olayın tırmanmasını engelleyecektir. Bir plana sahip olmak çok önemlidir ancak hesapta olmayan durumların ortaya çıkabileceğini önceden bilip bunlara göre ayarlamalar yapabilmek olayların tırmanmasını engellemek açısından gereklidir. 

a) Olumsuz Davranışların Başlama Dönemi:

Çocuğun sinirli olmaya başladığını hissettiğiniz zamandır. Çocuk kendi kendine konuşmaya, nefes alıp verişi değişmeye başlayabilir ya da yalnız kalma çabasına girer. Bu aşamada yapmakta olduğunuz faaliyete devam etmekte fayda vardır. Ancak olumlu davranışların yakalandığı anlarda sözel pekiştireçleri ve birazda somut pekiştireçleri arttırmak gereklidir. Böylece olumsuz davranışın azaldığı anlarda ödüllendirme stratejisi ile temel sakinleştirme stratejisini gerçekleştirmiş olursunuz. Unutmamak gerekir ki; kıymetli pekiştireçler, olumsuz davranışların olmadığı zamanlarda sürekli olarak sağlanmalıdır. Ancak yine de her şeyin bu kadar iyi gitmeyebileceği anlar için de çocuğu cesaretlendirebilecek tekrar kontrol sağlamasına yardımcı olabilecek pekiştireçlere ihtiyaç vardır. Eğer tüm pekiştireçlerden mahrum ederseniz çocuğun davranışını olumlu hale çevirecek hiçbir aracınız kalmaz. Ve eğer pekiştirmek için çocuğun tamamen sakinleşmesini beklerseniz böyle bir anı hiç göremeyebilirsiniz. Zaten olumsuz davranışlar sürekli aynı şiddette sürmeye devam etmez ve böylece kontrolün sağlanıyormuş gibi olduğu anları yakalayıp çocuğu daha basit bir pekiştireç ile ödüllendirmek mümkün olur. Sakin olarak geçen zaman uzadıkça pekiştireci de kuvvetlendirmelisiniz.

Ancak sakinleştirme stratejisi için kullandığınız pekiştirec hiçbir zaman , davranış probleminin olmadığı süreler için kullandığınız pekiştireç kadar kuvvetli olmamalıdır.

Tekrar davranışta bir tırmanma görürseniz yine davranışı görmezlikten gelmelisiniz. Ama bu çocuğu görmezlikten gelmek ve yapılmakta olan işi bırakmak anlamına gelmez. Çocuk ile birlikte bir işin üstünde kalmaya devam etmek demek çocuğun bozucu davranışları sonucu işten kaçamayacağını görmesi açısından önemlidir. Ayrıca bir de bu ortamdan uzaklaşmak demek çocuğu uygun zaman geldiğinde ödüllendirebilme fırsatını kaçırmak demektir. Çocuğu tamamen görmezden gelmek, davranışının yoğunlaşacağı ve daha büyük fırtınaların çıkacağı anlamına gelir.

b)İkinci Aşama:

Unutmamak gerekir ki genellikle bu noktaya birinci adımdaki yanlış müdahaleler ya da davranışı doğru okuyamamamız nedeni ile gelmekteyiz. Ancak hepimiz insan olduğumuz için bu noktaya zaman zaman gelmek de kaçınılmazdır. Ayrıca öyle zamanlar da vardır ki birinci aşamadaki en mükemmel strateji bile sonuç vermeyebilmektedir. Çocuk orta şiddette huzursuzlanmaya başladığı zaman örneğin bağırarak konuşmaya, ağlamaya başlarsa bu tepkiye sebep olabilecek uyaranlar bulunup gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Ortamda bu şiddette bir strese sebep olabilecek bir durum olduğu düşünülmelidir. Eğer böyle bir şey saptanabilirse bunu değiştirerek olay halledilebilir. Örneğin her zaman yemek saatinde bozucu davranışlar geliştiren bir çocuk iyi bir gözlem ile değerlendirilebilir ve bu ortamdan uzaklaştırıldığında aynı davranışları geliştirmediği görülerek aslında yemek kokusunu duyup yemeğin hemen gelmemesine tahammül edemediği anlaşılabilmektedir. Bu tarz orta şiddette olumsuz davranışlara götürebilecek iki tür sebep vardır. Birincisi çocuğun manipulatif davrandığıdır. Yani davranışını ne kadar şiddetlendirirse bu ortamdan o kadar çabuk sıyrılabileceği fikri ile hareket ediyor olabilir. Bu durumda sakinleştirme stratejisini kullanmak, çok kararlı ve ısrarlı olmak gerekmektedir. İkinci bir durum da yapılan işin çocuk için gerçekten zor olduğu ve çocuğun buna reaksiyon veriyor olabileceğidir. Böyle bir düşünce oluştuğu anda bir ayarlama yapmak gerekmektedir. Başka bir deyiş ile çocuğun bu durumda haklı sebebi vardır ve buna karşı anlayışlı olmak gerekmektedir. Bu durumda olayı yeniden değerlendirip kolaylaştırmalıdır. Ancak bu öyle belirsiz bir şekilde yapılmalıdır ki; çocuk bu davranışların sonucunda bazı kazançlar elde edebileceği fikrine kapılmasın. Yani yine işin üstünde kalmalı ama belki çocuğun daha kolay başarabildiği bir şeyleri yapması istenmelidir. Bunlar anlamaya yönelik ya da sözel olmayan taklitler, basit motor beceriler olabilir.

Her zaman çocuk sakin iken sözel ve somut ödülleri kullanın ancak bozucu davranışlar başladığı zaman dikkatinizi o davranıştan uzaklaştırın. Öyle bazı davranışlar vardır ki, sadece motive edici değil ayrıca sakinleştirici ve huzur da vericidirler. Yumuşak bir şekilde sarılmak , alçak sesle konuşmak, şarkı söylemek sırtını okşamak gibi. Bu pekiştireçlerin verilmesinde çok dikkatli olmak gerekmektedir. Eğer bozucu davranışın oluşmasının üstünden çok az bir vakit geçti ise yani sadece 30sn gibi bir süre olmuş ise bu pekiştireç bozucu davranışa verilmiş olur. Ancak olumsuz davranışın oluşmasının üstünden 1-2 dak. gibi bir süre geçtikten sonra bu rahatlatıcı hareketler yapılırsa çocuğun kendisini kontrol etmesini pekiştirmiş olursunuz. Böylece tek bir hareket ile hem pekiştireç sunmuş hem de çocuğu sakinleştirerek tekrar olumsuz bir davranış oluşması riskini azaltmış olursunuz.

Eğer en başta istediğiniz iş çocuğun kapasitesine uygun bir şey idi ise; tekrar kaldığınız yere dönüp bunu bitirmeğe çalışmalısınız. Bunun uzun bir şekillendirme süreci olduğunu her şeyi bir seferde yapamayacağınızı unutmamalısınız. Ancak her seferinde uzun dönemli hedefinize biraz daha yaklaşabiliyor olmalısınız.

c)Üçüncü Aşama:

Çocuk aşırı derecede sinirli olmaya başladığı zaman yani sizinle fiziksel mücadeleye girdiği, bağırdığı, başkalarına zarar verdiği ve kendini yaralamaya başladığı zaman yine çok kararlı ve tutarlı olmak gerekmektedir. Ayrıca daha önce daha az şiddetli davranışlar için yönergeler ile kontrol sağlama çalışması yapmışsanız yani ellerini bağla vs gibi komutlara alıştırmış iseniz, böyle aşırı sinirli bir anda da bu yönergeleri kullanabilirsiniz. Yönergeleri mümkün olduğunca kısa ve net olarak verin ve ne yapılmasını istiyorsanız onu söyleyin, yapmaması gereken davranışları söylemeyin. Örneğin kalkıyorsa "masada oturman gerekiyor" gibi cümleler kurun. Belki her zaman o an için en uygun olabilecek cümleyi bulamayabilirsiniz, o nedenle sadece "dur" demekte uygun olabilir kontrolü sağlamak için. Bu tarz müdahaleleri en fazla iki defa yapmaya gayret edin yoksa bu durum daha kaotik bir hale gelebilir ve krediniz kalmaz. En ufak bir hafiflemede davranışı ödüllendirmeye özen gösterin.

Tehdit etmek böyle başı çıkılması zor durumlarda kolayca başvurulabilecek yöntemlerdir. Ani olarak olayı yatıştırabilecek olan bu tarz davranışlar daha sonra daha büyük problemlerin çıkmasına sebep olabilir. 

Bazı otistik çocuklar kalem becerileriyle ilgili çalışmalardan  hiç hoşlanmazlar. Bu çalışmalar ona kabul ettirilene kadar zaman geçebilir. Buna dikkat edilmelidir. 

Bazı durumlarda uyumu bozmayacak şekilde takıntılarına veya tekrarlayıcı davranışlarına müsaade edilmelidir. Bu çoğu zaman onların çevrelerini kabul etmelerini kolaylaştırabilir ve kendilerini daha rahat ve güvenli hissedebilirler. 

Çocukla bireysel eğitim alanında çalışan uzmandan yardım alarak çocuğun ilk okula başladığı zaman okulda ne kadar kalacağına karar vermek gerekmektedir. Çocuk ilk defa okula başlıyorsa bu süre her gün bir saat olacak şekilde ayarlanmalıdır. Zaman geçtikçe çocuğun okula uyumuna bakılarak yine eğitimciyle konuşulup bu süre uzatılabilir. 

Çocuğun gelişimine göre öncelikli olarak önem verilmesi gereken konulara her çocuğun bireysel ihtiyaçlarına ve eğitimcisiyle iletişime  girildikten sonra  karar  verilmelidir. Yani hangi  becerilere ağırlık verileceği çocukla iletişim sağlandıktan sonra  belirlenmelidir.

Meryem İNTAŞ - Pedagog
AGAPE Danışmanlık Merkezi

Geri Dön
İçeriği Paylaş

Makaleler

Agape danışmanlık merkezi
mavera interaktif