Agape danışmanlık merkezi
AnasayfaSite içi arama

Psikolojik Danışmanlık

Ergen Danışmanlığı

Yetişkinliğe Zorlu Bir İlk Adım; Ergenlik


“Artık büyüdün bunları kendi başına halletmen gerekir”….
ya da
“Daha dur bakalım henüz küçüksün”….

Bu iki cümle ergenlik döneminde çocukları olan ebeveynlerin en sık kullanmak zorunda kaldıkları cümleler diye düşünüyoruz. Aynı zamanda ergen gençlerin de en çok şikayet ettikleri cümleler bunlar. Onlar da “bize hem kocaman olun diyorlar hem de çocukmuşuz gibi davranıyorlar     diye düşüncelerini dile getiriyorlar. Ergenlik dönemindeki gençlerin dünyalarında fiziksel, duygusal ve zihinsel bir çok değişim olmaktadır ve yukarıdaki ergenin sıkıntısındaki en temel duruma işaret eder: Kimlik ve rol karmaşası. Unutulmamamsı gereken hatta sıklıkla hatırlanması gereken bir şey vardır ki, ergen “hem küçük hem büyük değildir”, o ne küçük ne büyüktür, o ERGENdir.

Çeşitli kuramsal yaklaşımlar var, bunlardan birisine göre ergenlik çocuğun hayatındaki ikinci ayrılma-bireyselleşme dönemidir. Bir başka teorik yaklaşıma göre ergenlik “normatif kriz” dönemidir. Ergen geçmiş yaşam deneyimlerini bütünleştirme, ben kimim?  Sorusuna yanıt arama, sağlam bir kimlik ve kişilik duygusuna ulaşma çabası içindedir. Bu kriz içerisinde kişiliğini yapılandıran ergen, belli bir bütünlüğe ulaştığında kimliğini kazanır. Kendisi, ilişkileri ve yaşam biçimi gibi konularda çözümsüz ve ilgisiz oluş ise ergenin kimlik karmaşasının belirtisidir. Ergen kendisinin nasıl bir insan olduğuna ilişkin kuramlar geliştirir ve bunları dener, değiştirir, böylece kendisine bakışında giderek bir bütünlük ve süreklilik kazanır.

Ergen her şeyden önce duygu insanıdır. Daha küçük yaşların dünyayı saf ve basit algılayışından kopmuş, ancak yetişkinlerin dünyayı, kuralları algılayışına ulaşmamıştır. Bu nedenle ergene verilen yaşam dersleri dinlenir ancak pek uygulama alanı bulamaz. Çünkü ergen kendisi için bir kural yapıcıdır ve bir dünya inşa etmekle meşguldür. Öfke, hüzün, korku ve akran dayanışması  onun dünyasının temel bileşenleridir. Ailenin bu güne kadar sarıp kuşattığı kozadan çıkmaya, dışarıdaki dünyaya ve kendisindeki değişimlere odaklanmıştır. Ailenin ortak beninden kendini ayrıştırmaya çalışan ergenin yaşadığı en değerli duygu, yetişkinlere pek göstermeselerde korkudur. Bir şekilde bir limandan denize doğru açılmaktadırlar ancak denizin içeriği, yolcu rotası, yanlarına alınması gereken ihtiyaç malzemeleri konusunda pek bir fikirleri yoktur ancak denizin çağrısı o kadar güçlüdür ki, ergen korkusuna rağmen yola çıkar. Öfkesi ise tüm bunları göze almış ve bunlarla boğuşan bir insanın anlaşılmayışının öfkesidir, hüznü ise o limana hiçbir zaman aynı kişi olarak dönmeyeceğini ve bunun için yapılacak bir şey olmadığını bilmesindendir. Akranları bu yolculukta en önemli müttefiklerdir çünkü, yolda onun konumunda olan,onun duygularını anlayabilen sadece onlardır. Yetişkinlerin bazıları ise kendi eğitim koşulları nedeni ile kimi zaman bu yolculuklarını hatırlamamaktadır. Ya da onlar yerine birisi bu yolculuğun kaderini çizmiştir.

Ergenlik dönemindeki gençlerle ilişki kurarken özen gösterilmesi gereken birkaç başlığı şöyle sıralayabiliriz.

  • Ergenin fiziksel değişimleri ciddi düzeydedir ve bu süreçleri anlaması açısından ebeveynlerinin desteği çok değerlidir. Ergen bu konularda ağırlıkla arkadaşlarından bilgilenir ancak arkadaşlarının bilgisi de kendi deneyimsizliği kadar olduğundan yanlış ve tutucu bilgiler alabilir. Bu nedenle ergenin cinsel eğitimi önemli bir konudur. Ebeveynler bu konuda, bunu ergenle kimin nasıl paylaşacağını planladıktan sonra mutlaka devreye girmelidir.
     
  • Ergen ile yaşanan çatışmalar ebeveynleri ürkütebilir, kızdırabilir, bazen çocuğunu hiç tanıyamıyormuş gibi algılanabilir. Unutmayın ki ergen de bunları yaşamaktadır ve o bizim geçtiğimiz yoldan henüz geçmemiştir. Bu nedenle ne kadar zorlanırsak zorlanalım ilişki ve iletişimden vazgeçmemiz gerekir. Ebeveynin görevi çocuğunu evden ayrılacağı zaman için en iyi şekilde hazırlamak ve desteğini hissettirmektir. Yuvası ve ailesi genç için her zaman güvenli bir üs olmalıdır, oradan çıksa, yer yer uzaklaşsa bile oradaki insanların onun en değerli müttefikleri olduğu duygusu hep onunla beraber olmalıdır.
     
  • Ergenin özel hayatına saygı değerli bir tutumdur. Ergen kendi serüveni için genellikle notlar alır, günlük tutar, içsel dünyasını yazılı metinlere dönüştürür. Bazen o günlük onun en değerli dostu olur. Tüm düşünce ve duygularını en yalın haliyle oraya aktarır ve bizim de onun bu mahremiyetine özen göstermemiz gerekir. Nasıl ki bizim kimliğimize, kişiliğimize ve mahremiyetimize bir değer gösterilmesini, onaylanmasını istiyorsak ergene de o şekilde davranmalıyız.
     
  • Bir çok durumdaki duygu ve davranışlarımızın nedenlerini kestirsek de bunu her zaman bilemeyiz. Algılarımızı, bir çok ihtiyaç, değer, tutum, bilinçdışı istek ve çatışmalar, eksikliklerimiz, umutlarımız, özlemlerimiz belirleyebilir. Ergen ile ilişkide bu özellikle önemlidir. Hepimizin hayatında “Yarım Kalmış Proje”ler vardır. Yaşamda olmak ya da yapmak istediğimiz bir çok şeyi çocuklarımıza yansıtır ve onlardan bekleyebiliriz. Ancak çocuğun isteğinin bunlar olup olmadığı, varlığının ve potansiyellerinin bu tasarılara uygun olup olmadığı çok önemlidir, ve hepimiz şu soruyu mutlaka düşünmeliyiz, “ben çocuğumda hangi tamamlanmamış işlerimi tamamlıyorum?”. Bu sorunun yanıtı sizi çok farklı yerlere götürebilir.
     
  • Kimi zaman gençlerin üzerinde etkili olabilen kimi düşünce akımları ile tanışıyoruz ve bazen bunlar istenmeyen çok kötü sonuçlar doğurabiliyor. Basının da etkisi ile ve yanlış bir tutumla bu düşünce akımlarını günah keçisi ilan ediyor ve genellikle polisiye tedbirlerle bu olayları engellemeye çalışıyoruz. (Örneğin; satanizm düşüncesi). Ancak bir yandan da çocuklarımızı nasıl olup da bu kadar bunaltabildiğimiz bu kadar yabancılaştırabildiğimiz sorusunu es geçiyoruz. Sınav cenderesi içinde koşuşturan, nefes alamayan çocuklarımız için ne yapmaktayız. Başarı tanımımız  sadece iyi okul kazanmaktan mı geçiyor? Yoksa yaşamda başarılı olmak başka bir şey mi? Bu telaş içinde ebeveynlerin isteklerine cevap vermeye çalışan genç, kendi öz saygısını da bu değerlere endekslemeye başlıyor ve bunları başaramazsa kendini değersiz hissediyor. Eğer bu değersiz ve anlamsız hissediş uç boyutlara varırsa ona kendini değerli hissettiren düşünce akımlarının cazibesine kapılıyor. Ve böylece kısır döngü başlıyor. Bu kısır döngüyü kırmanın tek yolu, ebeveynden geçiyor. Öncelikle ebeveyn koydukları hedefler ile çocuklarının potansiyeli gerçekten uygun mu onu sorgulamalıdırlar, daha sonra başarılı olmanın “sınav kazanmak” anlamına gelmediğini ve çocuklarını her durumda onaylayıp değerli bulduklarını gençlerle paylaşmalıdırlar. Böylelikle asıl olan  ilişki olur, onun kazanımları değil.
     
  • Ergen ile ilişkideki bir önemli noktada arkadaş ilişkileridir. Arkadaş seçimi önemli bir konu olmakla birlikte ailenin arkadaşlara ve arkadaş seçimlerine sık ve olumsuz müdahalesi genelde çatışmaya yol açar. Bu noktada ergenin arkadaşlarını tanımak, davet etmek ve birlikte etkinlikler düzenlemelerini teşvik etmek önemlidir. Unutmayalım ki ergene verdiğimiz lütuf değil, onun en temel ihtiyaçlarına denk düşen haklarıdır. Genç kişi vakit geçirmek için ağırlıkla arkadaşlarını tercih etse de, önereceğiniz farklı ve keyifli planları reddetmeyeceğini de unutmamak gerekir.
     
  • Evde sıklıkla kendi odasına çekilen ergen, ailesini dışarıda bırakmıyordur ya da onlarla birlikte vakit geçirmek istemediğinden değildir. Ancak yaşanan her gün onlara yeni bir deneyim getirdiğinden kendi deneyimlerini anlamlandırmaları ve süzmeleri için zamana ihtiyaçları vardır.
     
  • Ergen çocuğunuzla iletişim için öncelikle kendi ergenliğinize bir yolculuk yapmayı denemekte fayda var. sonrasında ise ileri ertelemeden bilgilenmek ve hayata geçirmek geliyor. Çünkü bu işi ebeveynler yapsa da yapmasa da bir şekilde ergen bunlarla uğraşacaktır.

           

Oktay ŞILAR - Klinik Psikolog
AGAPE Danışmanlık Merkezi

Geri Dön
İçeriği Paylaş
Agape danışmanlık merkezi
mavera interaktif