Agape danışmanlık merkezi
AnasayfaSite içi arama

Psikolojik Danışmanlık

Aile Danışmanlığı

Çalışan Annenin Suçluluğu



Çalışmak ve anne olmak, bu iki kavram çoğu zaman bir çok annenin sanki birbirinin karşıtı gibi yaşadığı durumları tanımlar. Çalışması zorunluluktan ya da kendi kariyerini tamamlama uğruna olsun çalıştığı için çocuğuna yeterince zaman ayıramadığından suçluluk duyar. Çocuğuyla ilgili her gelişime ve değişime tanıklık edememiştir, kendisi gibi çalışan üst kuşak modelleri yoktur.

Günümüz hayatı, kadınları yaşamın içine daha çok davet ediyor. Sadece çalışan olarak değil aynı zamanda iş hayatında hedeflere ve ideallere de davet ediyor. Kendisini gerçekleştirmesinin yolu üst kuşaklar (anne babası vb.) tarafından, iş ve meslek sahibi olmak, kendi ayakları üzerinde durmak olarak tanımlanmış kadınlar için anne olmak ve çalışma hayatı içinde olma ikilemi daha çok yaşanmaktadır.

Bir çocuğun büyümesinde annenin rolü yadsınmaz bir gerçektir. Basın yayın organları, medya ya da uzmanlar bazen abartılı bazen de gerçekliğe yakın, bu rolün önemini vurgulamaktalar.

Peki anne olduktan sonra işe yeniden başlamak konusunda yaşanan bu suçluluk duygusuyla baş etmenin yolları var mı? Herhangi bir duyguyla baş etmek, o duyguyu oluşturan temelleri anlamakla mümkündür.

Bir çocuğun yetişmesindeki ilk temel beklenti güven duygusunun oluşumudur. Bu duygunun oluşumu için bebeğin ihtiyaçlarını fark eden bebeğin ihtiyaçlarına entegre olabilen ve bunları karşılayabilen yetişkine ihtiyaç vardır. Bir çocuğun dünyasındaki anne kavramı sadece onu doğuran olarak tanımlanmaz. Bakım veren ve ihtiyacı olduğunda onu kapsayan, kucaklayabilen olarak tanımlanır. Anneler rollerini, sadece doğuran ve ona bakan, onun her ihtiyacını karşılayabilecek yegane birey olarak tanımladıklarında sürekli bir eksiklik ve bunun doğurduğu bir suçluluk hissedeceklerdir. Bu eksiklik duygusunu telafi için veremediği zamanı bir takım oyuncaklar, hediyeler gibi nesnelerle ya da sadece çocuğun hazzına yönelik aktivitelerle doyurmaya çalışır. Annenin telafi çabası çocuk için bir hak olarak algılanmaya başlar. “ annem kendini suçlu hissediyorsa demek ki eksik yaptığı bir şey var. O zaman tüm bunları istemekte benim hakkım.”   Burada karşımıza sürekli kendisini telafi ettirme çabası içinde olan çocuklar ortaya çıkacaktır.

Herkesin anne baba oluşunda bazen red ederek bazen de kopyalayarak kendi anne babasından gördüğü ilk anne babalık yatar. Çalışmayan bir annenin bakımında büyümüş ve o biricik bakımı hayat boyu devam ettirmiş olan bir kadının anneliği, annelik dışındaki kadın, eş, çalışan gibi bir çok rolü içine sindirerek taşımasını engeller. Çocuğunu “bırakarak” çalışma hayatından zevk alması, bildiği annelik rolüne ters düşer ve suçluluk ortaya çıkar. Bu duruma bir de mükemmelik arzusu eklenirse karmaşa biraz daha artar.

Mükemmellik arayışı, hayatın hiçbir alanında kavuşulan bir arzu olmadığı gibi annelikte de ulaşılması mümkün olmayan bir arzudur. Mükemmellik arayışı kadını “iyi”ye götürebildiği gibi eksiklik duygusuyla baş başa bıraktığı için “suçluluğa” da götürür.

Mükemmel anneliğin yerine “yeterince iyi” annelik kavramı ile tanışma fırsatı bulan kadınlar için annelik bir performanstan çıkıp bir eşlik ediş haline gelir. Yeterince iyi anne çocuğun ihtiyaçlarını fark edebilen karşılayabileceği ihtiyaçları kendisinin karşıladığı karşılayamadıkları için ise karşılanabilecek ortamı ve şartları oluşturmada destek alabilen annedir. Bu destek ilk önce eşten alınmalı ve ondan talep edilmelidir.

Annelerin suçluluk duygusu yaşamalarının sebeplerinden biri çocukların sorumluluğunun sadece kendilerine ait olduğudur. Böyle bakıldığında da çalışma hayatının çocuk için engelleyici bir unsur olduğu sonucu ortaya çıkar. Bir çocuk, anne ve babanın birlikte arzusuyla dünyaya gelir ve her ikisinden de parçalar taşır. Emzirme anne ile bebek arasında kurulan çok değerli bir bağdır. Ancak bunun dışındaki çocuğun bakımı ve gelişimine yönelik birçok eylem paylaşılabilmelidir. Bu paylaşım anne babanın ikili kurduğu sağlam ilişkisi ile mümkündür. Bu ikili ilişkinin sağlamlığı bakımlı bir bahçeye benzetilebilir. Bakımlı bir bahçe, içinde sağlıklı çiçeklerin büyümesine izin verir. Çocuklarda işte tam da bu bahçede büyürler, gelişirler.

Uzmanlardan daha çok duyulan bebeğin doğumundan itibaren ilk 2 yılını anne ile geçirmenin olumlu olduğu yönündedir. Bu kavram doğru bir kavram olmakla birlikte bir çok etkeni de içinde barındırarak içselleştirilmelidir. Maddi yükümlülükler, geri dönüşsüz iş kayıpları gibi durumlar kadının çalışmasını zorunlu kılabilir. Bir diğer yandan kariyerin de ilerleme ile bebek sahibi olmak kesişebilir. Tam bu noktada işi bırakmak kadın için mutsuzluğunun kaynağı olacaktır ve belki bu yük, sorumlu olmamasına rağmen çocuğa taşıtılacaktır. Çocuğun yanında aklı bıraktıklarında kalmış mutsuz bir anne ne kadının kendisi için ne de çocuğu için sağlıklı bir ortamın oluşmasına izin vermeyecektir.

Sonuç olarak aslında bir seçimden bahsediyoruz. Çocuk sahibi olma seçimi ile başlayan beraberinde bir çok seçimi de getiren bir durum anne olmak. Her seçim bir vazgeçiştir. Ancak kadın olmak ve anne olmak birbirlerinin yerine yapılabilecek seçimler değillerdir. Ve Başka rollerden vazgeçmeden olunan annelikte dengeler kurulabildiğinde kişi hem kendisinden hem de sahip olduğu diğer rolleri taşıyabilmesinden memnun olacaktır. Annelik yapılmaz ve dolayısıyla performans içermez, anne olunur. Önemli olan çalışan anne olma kararını vermiş olan kadının mükemmel değil yeterince iyi anne olabilmenin peşinde olmasıdır. Bu kabul, kadının hayatının başka her alanında olduğu gibi annelikte de bazı eksiklikler ve hatalar yapabileceği konusunda kendisine tolerans payı sağlayacaktır. 

Meltem CANVER KOZANOĞLU - Uzm. Psikolojik Danışman
AGAPE Danışmanlık Merkezi

Geri Dön
İçeriği Paylaş

Makaleler

Agape danışmanlık merkezi
mavera interaktif