“Bir babanın çocuklarına yapabileceği en büyük iyilik onların annelerini sevmektir.”T. Hesburg
Kız çocuğunda erkek çocuğunda patolojik olmayan sağlıklı gelişimi için en uygun koşullar anne ile babanın arasında ki kadın-erkek ilişkisinin niteliğine bağlıdır. Çocuk ile anne arasında ki büyülü ilişkide her iki tarafında kaybolmaması için üçgene ihtiyaç vardır. Bu üçgeni kuracak olan babadır. Kız çocuk olsun erkek çocuk olsun, çocuğu anneye, anneyi de çocuğa yasaklayacak olan babadır. Babalar anneyi çocukla baş başa bıraktığında yani zamanı geldiğinde bağımlı ilişkiyi kırmadıklarında kadın daha çok annelik rolünde kalır çocuk ise bağımsızlaşamaz.
Her çocuk için anne-baba ile kurulan ilişkide; öykünmeler, rekabet, çatışma ve özdeşimler olacaktır. Kız çocuğu babaya aşk duyacak, onu baştan çıkarmaya çalışacak, anne ile rekabet edecektir. Erkek çocuk babayı rakip görecek bir yandan ona öykünecek bir yandan çatışacaktır. Babayla erkek çocuk arasında ki çatışmanın her iki tarafında yararına çözümlenebilmesi için; babanın kişiliğine değilse bile konumuna yönelik yıkıcı duygulardan kaynaklanan kaygıya her iki tarafın dayanıklı olması gerekir. Bu olduğu takdir de baba-oğul arasında ki çatışma, erkek çocuğun baba ile özdeşleşmesi içinde çözülecektir.
Kız çocuk için baba karşı cinsten karşılaştığı ilk aşk nesnesidir. Babası ile flört etmeye onu baştan çıkaramaya çalışır. Böylece kendi dişilliğini fark edebilir ve cinsel kimlik oluşumunda önemli bir adım atar. Ayrıca annesi ile özdeşim kurabilmesinin yolu da yine babadan geçer. Baba eşinin arzuladığı kişi olduğunu gösterebilirse kız çocuğu da babanın arzuladığı kişi ile özdeşim kurabilecektir.
Baba ile kız çocuk arasındaki aşk ilişkisinde ise kız çocuğu babasının gözünde kendisine yönelik beğeniyi görecek ama aynı zamanda anneye yönelik arzuyu da görecektir. Elbette, kız çocuğun kadınsılığa imrenme anlarından biri olan ayna karşısında anne ile beraber makyaj yaptığı sahnede babayı göremeyebiliriz. Ama kraliçenin yanında “güzel kızım, prensesim benim” gibi sözlerle kızına hem beğenisini hem de bu üçgendeki yerini aktarabilecektir.
Erkek çocuk için baba rakip, kahraman ve yola çıkarandır. Aşk nesnesi annesi olan erkek çocuğuna babanın vermesi gereken mesaj “annenin kendi kadını” olduğudur. Bu mesajı vermenin en iyi yollarından biri eşine sarıldığı anlarda aralarına girmeye çalışan oğluna rağmen eşine yönelik temasını devam ettirebilmesidir.
Daha önce de söylediğimiz gibi babalık bir varsayımdır. Bu varsayımın gerçek olması, babayla bir aktarımın olabilmesi için;
-
Baba çocuk ilişkisini kolaylaştıran bir anne olması gerekir.
-
Çocuğun babaya olan yatırımına talip, çocuğun bakışının ve ilgisinin kendisine yönelmesine olanak sağlayacak beceriye sahip bir babanın olması gerekir.
“ Babayla bozgun her çocuk, hoyrattır elbet aşklarına” Kemal Varol
Sonuç olarak; kız ve erkek çocuğunun gerek cinsel kimlik oluşumunda gerekse ruhsal gelişiminde babanın yadsınamaz ve yeri doldurulamaz bir yeri vardır. Baba bu rolü ve çocuğun hayatındaki yeri dolduramazsa bu çocuk için gelişimi engelleyici hatta sakatlayıcı olacaktır.
Çocuğun hayata gelmiş olması bir erkeği “baba” yapabilir ancak “baba olmak” kavramının içinin nasıl doldurulabileceği öğrenilebilir bir şeydir. Özellikle çocuğuna nasıl babalık yapacağını bilmediğine sığınmak, ilgisiz davranmak ve temastan kaçınmak yerine babaların çocuklarının ihtiyaç ve ilgi alanlarını fark edebilmeleri işleri kolaylaştıracaktır. Çocuklar yeni öğrendikleri şarkıları şiirleri sergilemekten keyif alırlar. Çocukların seyircileri daha çok anneleridir. Oysa babaların izleyiciliği ve dahil olmaları önemlidir. Babalar birlikte yapılacak aktiviteleri belirlerken çocuklarının sergilediği özellikleri gözlemleyebilmeli ve her iki taraf için keyif verici aktiviteler seçmelidir. Çocuklarını iyi tanımanın yolu aracısız iletişime geçmektir.
Bir babanın çocuğunu sevmesi ve çocuğuna düşkün olması önemlidir. Ancak babalıktan aynı zamanda kural koyabilmesi ve sınır çizebilmesi de beklenir.
Uğur OZULU - Psikolojik Danışman
AGAPE Danışmanlık Merkezi
* Bu makale Mart 2007 sayı 15 Bebeğim ve Biz Dergisi’nde yayınlanmıştır.