Çocuk emekleme, yeni yeni ayaklanma, sağa sola tutunarak çevresini düşe kalka tanıma çabalarına başladığında sınırlarını da öğrenmeye başlar. Yeni kazandığı hareket özgürlüğü içinde anne baba ise ona neleri yapıp neleri yapamayacağını anlatır. Artık zaman yasakların, sınırların belirginleştiği ve çocuğa aktarıldığı zamandır.
İlk çocukluk evresini tamamlamış olan çocuk, artık toplumun bir bireyi olma yolundadır. Hızlı bir sosyalleşme süreci içinde kendisinden beklenenler ve beklenmeyenlerle ilgili birtakım kurallarla karşı kaşıya kalır.
Çocuğun bireyselliğine saygı göstermek aynı zamanda onun için sınırları ve yasakları belirlemeyi gerektirir. Kendi sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini kestiremeyen çocuk, başkalarının da sınırlarının nerede başlayıp nerde bittiğini anlayamayacaktır. Dolayısıyla sınırları ve yasakları tanımayan çocuk, sık sık başka yaşam alanlarını ihlal edecektir.
İnsan yaşamının her döneminde ve her alanında önemli bir kavram olan disiplin; toplum içindeki tavır ve hareketleri düzenleyen çeşitli kural ve beklentilerden oluşur. Bir çocuğun disiplinle karşılaşması onun toplum içinde geçerli kuralları öğrenmesini, dış dünyaya uyumunu ve sosyal yönden onaylanan tutum ve davranışları benimsemesini sağlar.
Çocuğun disiplin kavramıyla tanışması, yürümeye ve konuşmaya başlayarak özerkliğini ilan ettiği evreyle örtüşür. Bu evre öncesinde uygulanmaya çalışılan disiplin çocuk için kazanım sağlayıcı olmaktan çok örseleyici olacaktır. Aynı zamanda disiplin uygulamasının öncesinde çocuğun anne babaya karşı güven duygusunun yeterince beslenmiş olması gerekmektedir.
Doğduğu günden itibaren anne babasının sonsuz sevgi ve şefkatiyle beslenen, her haliyle her koşulda kabul gören çocuk artık sınırlarını –neleri yapıp neleri yapamayacağını- öğrenmeye hazırdır. Tersi durumda çocuk, anne babası tarafından gerçekten sevildiğini hissetmemişse konulan kuralları içselleştirmekte zorlanacak, kendisinden beklenenlere uymadığında kaybetmekten korkacağı bir şeyi olmayacaktır.
Kurallar çocuğun yaşına, bilişsel ve duygusal gelişimi dikkate alınarak oluşturulmalıdır. Ancak bu durumda çocuk, konulmuş olan kuralları benimseyebilir ve bunları devam ettirebilir.
Çocuk kendisine konulan kurallara uygun davranışlar göstermediğinde ne yapılmalıdır?
İlk olarak, kural koyan kişi konulan kuralın çocuk için yapılabilirliğini kontrol etmelidir. Kuralın yerleşmesi için çocuğa yardımcı ve yol gösterici olmalıdır. Aynı zamanda çocuk, bu kurala uymadığı durumlarda karşılaşacağı yaptırımlardan haberdar edilmelidir.
Çocukta istenilen davranışları yerleştirmek ya da istenmeyen davranışları ortadan kaldırmak için çocuğa gösterilen duygu ve tepkiler yetersiz kaldığında cezaya başvurulabilmektedir.
Ceza yerleşmiş kurallardan sapma karşılığında ödenen bedeldir. Zaman zaman disiplin kavramı ile bir tutulsa da aslında ceza, öz olarak disiplinden tamamen farklıdır. Ancak disiplin kavramının kapsamı içindedir.
Cezada amaç; çocuğun içgörü kazanması ve farkındalık yaşamasını sağlamak olmalıdır. Bunu sağlamanın en iyi yolu cezanın şiddetinin mümkün olduğu kadar “suç”a uygun olmasıdır.
Cezanın bir bedel ödeme olduğu düşünüldüğünde, çocuğun davranışı ile ilgili olarak kayda değer bir bedel ödemesi gerekir ki böylece çocuk davranışı üzerinde düşünme şansı yakalayabilsin. Diğer yandan cezanın bedeli çocuğa çok ağır ödetildiğinde, çocuk neyin bedelini ödediğinden uzaklaşır ve onda sadece cezanın kötü duygusu kalır. Sonuç olarak ceza amacına ulaşmamış olur.
Bir çocuğun odasını toplamaması yüzünden, uzun zamandır hazırlandığı tiyatro gösterisine çıkmasını yasaklamak kesinlikle saçmadır. Tiyatro gösterisinde oynamanın oda toplamayla en ufak bir ilişkisi olmadığı gibi, oda toplamama da çocuğun uzun süredir heyecanla hazırlanıp beklediği önemli bir olaydan yoksun bırakılmasına sebep olacak nitelikte bir suç olmaktan çok uzaktır. Bu durumda yapılacak en uygun şey, çocukla birlikte odaya gidip eşyalarını toplamasını sağlamaktır.
Kural koyan kişinin ceza konusunda dikkat etmesi gereken önemli bir konuda ceza olarak saptanacak şeyin gerçekten uygulanabilir olmasıdır.
Cezanın uygulanabilir olup olmaması; sürenin, mekanın ve zamanlamanın uygunluğuna bağlıdır.
Çocuğun yapmış olduğu olumsuz davranışı karşısında oldukça öfkelenmiş bir annenin o an ki kızgınlığıyla çocuğuna beş gün dışarı çıkmama yasağı koyduğu bir durumu düşünelim. Bu durumda cezanın uzun bir süreyi kapsıyor olması nedeniyle, uygulanması mümkün olmayacaktır. Çocuğun beş gün hiç dışarı çıkmadan evde kalması, anneyle ilişkisinin daha da gerilmesine neden olabilecektir. Aslında anne çocuğuna dışarı çıkmama yasağı koyarken, kendine de bu yasağı koymuş olacaktır.
Peki bu ceza kime verilmiş bir ceza?
Bazen de ceza tehditleri sadece sözde kalır. Bu kaçınılması gereken bir tutumdur. Bu şekilde çocuğun gözünde otorite zayıflatılmış olacağı gibi, cezadan yararlanılarak öğretilmek istenilen kuralların da önemi azalır. Yerine getirmeye hazır olmadığınız sürece hiçbir ceza tehdidinde bulunmayın. Yerine göre, bazen çocuğun istenmeyen davranışını görmezden gelmek, uygulayamayacağınız bir cezayla tehdit etmekten daha yerinde olur.
Çocuk kendi sınırlarını çizene kadar ona sınır koymak anne babanın görevidir. Ona hayır dendikçe, engellemelerle ve kırılmalarla karşılaştıkça, çocuk gelişip büyüyebilir. Bunun koşulu ise ret ya da yasakları dile getirirken çocuğu küçük düşürmemek ve gülünç duruma sokmamaktır.
Sonuç olarak anne babanın temel görevlerinden biri “Merak etme canın her şeyi isteyebilir, ben yasak olanı yapmana izin vermemek için buradayım.” diyebilmektir.
Ayşen EVLİÇOĞLU ŞİMŞEK - Psikolog
AGAPE Danışmanlık Merkezi
* Bu makale Çocuğum ve Ben Dergisi Ocak 2006 sayı 32 de yayınlanmıştır.