Evlilikte Tehlikeli Yıllar
Bebeklik, çocukluk ve ergenlik yılları birbirinden bambaşka ortamlarda yetişmiş belki de başka şehirlerde büyümüş iki insanın yolları bir gün bir yerde kesişir. Belki bir aşkla belki bir sevgi ile belki de daha baskın mantıkla evlilik kararı alınır. Bu karar kişinin hayallerini süsleyen evlilik yapma arzusu, üst kuşaklar gibi olabilme arzusu ile bir yanıyla ölümsüzlük vaad eden anne baba olma arzusu ile ya da bunların her biriyle birlikte şekillenir.
Evlilik, kendi içinde toplumsal beklentileri ve dayatmaları olan bir kurum olmakla birlikte aynı zamanda kişinin de beklenti ve dayatmalarını içinde barındırır. İki insan evlenmiştir ve evliliğe dair beklentilerine yönelik sözleşme maddelerinin bazılarını birbirlerine açık ve net olarak ifade etmişlerdir. Bu sözleşme yazılı bir sözleşme olmadığı gibi kişinin kendisinin de farkında olmadığı gizli sözleşme maddelerini de içerir.
Krizin zemininde iki ana etmen yeralır. “Eşlerden her biri” ve “evlilik kurumu”...
Evlilik ilişkisi içindeki bireylerin;
-
Gizli sözleşme maddeleriyle evliliğin içine girmeleri
-
Birbirlerinden farklı beklentiler ile evlilik ilişkisi içinde olmaları
-
Ruhsal ve psiko-sosyal gelişimlerinin devam ediyor olması
- Birlikte ve birbirlerinden ayrı olarak yaşamsal stresler ve durumlar yaşamalarının etkisi yeralır.
Tüm bunların yanında bir de bir kurum olan evliliğin gelişim süreci ve bu sürecin yarattığı krizleri vardır. Değişim ve gelişim insanoğlu için hayat boyu devam eder. Bu devam eden gelişim süreci aslında evlilik için de geçerlidir. Evliliğin ilk yılları, çocuk sahibi olma kararı vb.
Evliliğin ilk yılları;
Ortalama olarak üç yılı kapsayan bu süreç, kişilerin birlikte yaşama, bir yeri ortak kullanma, ortak kararlar alma deneyimlerini içerir. Bu deneyimler kişinin sosyal hayatını, her iki tarafın ailesiyle ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerini, cinsel yaşantılarını ve ev içindeki rollerin paylaşımlarını içerir. İlk üç yıl düzenleme, değişim ve uzlaşma yıllarıdır. Uzlaşma, içinde çatışmayı da barındıracaktır. Bu nedenle ilk üç yıl, çatışmalarla başlayan uzlaşma ile sonlanan durumlara açıktır. Bu süreçte çatışmaların yoğunluğunu belirleyen, çiftin evlilikteki roller ve beklentiler konusundaki farklılıkları kabul etmemesi, değişime ve uzlaşmaya direnmesidir. Çiftin kendisini içinde bulacağı en tehlikeli durum farklılıkların ve değişimin, güç mücadelesinin gölgesi altında yaşanmasıdır.
Evlilikte karar aşaması; Çocuk sahibi olmak…
Günümüzde eğitimi tamamlama, kariyer planları gibi durumlar evliliğin daha geç yaşlarda yapılmasına neden olmaktadır. Bazı çiftlerde bu nedenle çocuk sahibi olmakta geç kalmışlık duygusu, evliliğin karmaşık geçen ilk yıllarının içine bir de çocuk sahibi olma kaosunu getirir. Çocuk sahibi olmak ilişkiyi ikili ilişkiden çıkarıp üçlü ilişkiye taşır. İkili çift ilişkisinde sorunlarını aşamamış bir çift çocuk sahibi olmakla birlikte ilişkilerindeki açmazları çocuk üzerinden yaşamaya başlar. Bazı durumlarda da ilişkideki zorlukların çözümü olması umuduyla çocuk sahibi olma kararı alınır. Çocuk sahibi olmak aslında bir krizdir çünkü var olan sistemi değişime zorlar. Henüz kendi içinde oturmamış bir sistemin bir de değişime zorlanması krizin büyümesine yol açar.
Yaşamsal değişimler ve oluşturduğu stresler;
Çocukların büyümesiyle birlikte girecekleri sosyal ortamlar (kreş, okul vb.) anne babanın da yeni toplumsal roller yaşamasına neden olur. Burada çift, kendisini yeni kararlar alma sürecinde bulurlar. Çoğu zaman kararlar okul seçimi ile başlar ve çocuğun tüm eğitim hayatı ile sosyal aktivitelerinin nasıl planlanacağı şeklinde devam eder. Çocuğun büyümesi ile başlayan karar verme süreci çift için bir krize dönüşebilir.
Aynı döneme eş zamanlı olarak çocuğun ergen olması, karı-kocanın orta yaş krizi ve bir üst kuşağın yaşlılık ve hastalık süreçleri de denk düşebilir. Bu yaşamsal krizler çift ilişkisi için strese yol açar. Her yaş döneminin birey için ulaşılması gereken hedefleri ve birlikte getirdiği bir takım kaygıları vardır. Çok sık rastlanan durumlardan biri orta yaş krizidir. Bu dönemde kişi geçmişte koyduğu hedefleri ne kadar gerçekleştirdiğini sorgular. Hedefleri ile varolan durum arasındaki fark açılmışsa depresif duygular ortaya çıkar. Çiftlerden birinin yaşadığı yaş dönemi krizi evlilik ilişkisini de etkileyebilir.
Gelişim dönemlerinin sebep olduğu krizler bireylerin çoğu zaman kendilerini önceden hazırlayıp krizi aşabilmeleri için gerekli donanımları kazanma fırsatı sunar. Ancak yaşam içinde kişinin kendini hazırlayamayacağı beklenmedik krizler de yaşanabilir.
Çiftlerden birinin iş hayatındaki olumlu ya da olumsuz değişiklik, akut veya kronik hastalıklar, ölüm gibi karşılaşılabilecek ve kişide stres yaratabilecek yaşamsal durumlar vardır. Bu durumların ortaya çıkarttığı duygulanım çoğunlukla kaygıdır. Kaygı karşısında birey her zamanki davranışlarının dışında davranışlar sergileyebilir. Örneğin tüm ilişkileri boyunca duygularını çok fazla sergilemeyen bir eşin, bir yakınını kaybetmesi sonrasında depresif hissedişle birlikte daha önce alışık olunmayan bir şekilde eşine yaslanma ihtiyacının ortaya çıkması. Her iki tarafta ilişki repertuarlarında bulunmayan bu durum bir krizdir. Çift dönüştürebilirse daha önce deneyimlemedikleri bir ilişkiyi deneyimleme şansını yakalarlar.
Evlilik ilişkisi içinde gelişimin ortaya çıkardığı krizler ya da yaşamın getirdiği beklenmedik krizler iyi değerlendirilirse evlilik için bir şanstır. Birlikte aşılacak sorunlar evliliğin güçlenmesine, eşlerin evlilik içinde birey olarak olgunlaşmalarına ve gelişmelerine olanak sağlar.
EVLİLİKTEKİ TEHLİKELİ DÖNEMLERİ GEÇERKEN NELER YAPILABİLİR?
Krizlerin ne zaman ortaya çıkabileceğini bilmek, her zaman krizleri çözmeye yardımcı olmaz. Sağlıklı iletişim temelleri üzerine kurulmuş bir evlilik, krizlerin yaşanmasını engellemek yerine doğru çözüm yolları bulabilmeyi sağlar.
Sağlıklı iletişim karşılıklı güven ve içtenliğe dayanır. Eşlerin, ortaya çıkan sorunları birbirleriyle paylaşabilmeleri sorunun temelini üçüncü kişilere (çocuklar, aileler, iş vb.) yüklememeleri önemlidir.
İki kişinin bir araya gelmesiyle oluşan evlilik ilişkisi her iki bireyin ötesinde bir başka ilişkidir. Eşlerden hiçbirini tanımlamaz. Her ikisine aittir ve her ikisinin ötesindedir. Kadın ve erkek dışındaki üçüncü olan evlilik, kişilerin geçmişten getirdikleri zorluklardan ve henüz çözüme kavuşturmadığı sorunlardan etkilenir. Eşlerden her birinin kendisini değerlendirebilir ve sorunları çözmeye istekli olmaları sağlıklı iletişimi kolaylaştırır.
İlişkide varolan sorunları kişinin kendisine yönelik algılamaması, ilişkinin oluşturduğu ve ilişki içinde çözümlenebilecek durumlar olarak algılaması, yapıcı ve çözüm odaklı oluşu sağlar.
Çift ilişkisinde görülebilecek tehlikeli dönemler bu yazı içinde genel hatlarıyla işlenmiştir. Her çift bu dönemleri aynı yoğunlukta yaşamayacağı gibi daha farklı konularda daha yoğun sorunlarla da baş etmek zorunda kalabilir. Önemli olan çiftin ilişkinin, değişimin ve gelişimin ortaya çıkarttığı sorunlarla baş edebilmek için problemleri yok saymayıp, gereken çözüm yollarını kendilerinde ve birbirlerinde aramalarıdır. Gerekli olduğunu düşündükleri durumlarda da uzman desteği almaktan kaçınmamalıdırlar.
Meltem Canver Kozanoğlu - Uzm. Psikolojik Danışman
AGAPE Danışmanlık Merkezi