Anne babalar bebeklerin ilk kelimelerini heyecan içinde beklerler. Bebekler dünyaya geldikten sonraki üç kısa yıl içinde; bir takım sesler çıkarmaktan başlayıp fiillerin, çekimlerin kullanıldığı aslında son derece karmaşık olan dil yapısını ve işlevini kazanırlar. Ancak bebeklerin dili kullanma becerisine henüz sahip olmamaları onların iletişim kurmalarını engellemez. Bebekler dil becerisi kazanmadan önce de iletişim için birçok yol kullanırlar. Uzmanların yaptığı araştırmalar ve gözlemler; dil gelişiminde evrensel olan 6 aşamayı ortaya koymuştur. Dünya üzerindeki her bebek bu evrelerden geçer.
Dil öncesi evre;
Bebek ilk doğduğu andan itibaren seslendirme; ağlama şeklindedir. Ağlama bir ileitişim aracı niteliği taşır. Ayrıca ağlama sırasında seslerin çıkarılması için gerekli dudak, çene dil hareketlerini tekrarlama olanağı bulur.
İkinci ayın başladığı dönemlerde bebekler agulama olarak tanımlanan sesler çıkarmaya başlarlar. Ses oyunları ile ses üretiminden zevk aldığını belli ederler. A-u-o gibi ünlülerin uzatılması ile s-k-g gibi yumuşak damak ve gırtlak seslerinin çıkarılması bu dönemin en belirgin özelliği sayılmaktadır.
-
Evre; ağlama
-
Evre; agulama
-
Evre; cıvıldama
Bebeklerin altı aylık olduklarında içinde ünsüzlerinde bulunduğu çok çeşitli sesler için dudaklarını dillerini, dişlerini ve gırtlaklarını çok fazla kullanırlar. Konuşmaya yaklaştıkları dönemdir. Bu evrede dilin kazanılmasında gitgide önemli olmaktadır.
Dil Evresi;
Bebekler genellikle bir yaş civarında ilk kelimelerinin söylerler. İlk kelimelerin ortaya çıkmasıyla birlikte cıvıldama dönemi sona erer. Bir nesneyi adlandırmak için kullandıkları kelimeler yetişkin dilindeki kelimelerle aynı olmayabilir. Bu dönemdeki sözcük dağarcığı ortalama 5-20 arasındadır. Bebeklerin ilk az sayıdaki sözcükleri geliştirmesi aylar alırken on ya da daha fazla sözcüğü bir kez kazanırlarsa sözcük dağarcığı daha hızlı artar.
Yaklaşık on sekiz ay ile 2 yaş civarında başlar. Çocuk iki ay da üç kelimelik cümleler kurmaya başlar. Bu dönemde telgraf konuşması olarak bilinen, gibi, sadece temel kavramları içeren kısa cümlelerden oluşan bir konuşma biçimi kullanabilir. Çocuk, bebeğine bakarak “anne ver” diyebilir ama esas söylemek istediği “anne bebeği bana ver”dir. Cümlelerde kullanılan sözcüklerin çoğunluğu isimlerden oluşur. İlerleyen dönemde sırasıyla fiiller, sıfatlar ve zarflarda kullanılmaya başlar. Genellikle en son kullanılan kelimeler zamirler olur.
-
Evre; tek sözcük
-
Evre; telgraf konuşması
-
Evre; tam cümle
Çocuk artık basit cümleler kurmaya başlar. Cümlelerde çekimin kullanılması dikkati çeker. Sürekli olarak nesnelerin ve insanların isimlerini sorar.
Genel olarak bakıldığında iki yaş çocuğunun oldukça hızlı gelişim içinde olduğu bir dönemdir. Bu hızlı gelişim çocuğu pek çok açıdan bağımsız hale getirir. Motor beceriler ve dil becerilerinin gelişimi çocuğun bağımsızlaşmasında önemli rol oynar. Bu dönemde bebeklikten çıkıp çocukluk dönemi içine gitmiş ve konuşması yabancılarca da anlaşılır olmaya başlamıştır. Dil becerisinin gelişimi sosyalleşmede ve dış dünya ile ilişkiler kurmada oldukça etkin bir role sahiptir. Sözcük dağarcı hızla artar. Sözcük dağarcığını zenginleştirmek için sıkça sorular sorar. En çok “ne” ve “kim” sorularını tekrarlar. Kullandığı kelime sayısından çok daha fazlasını anlar.
Çocuğun Konuşmaya Başlaması Nelere Bağlıdır?
Fiziksel sağlık ve gelişim problemleri yoksa; bebekler doğuştan dil yeteneğine sahip olarak gelirler. Ancak ne zaman ve nasıl konuşacağı; bebeğin karşılaştığı bakımını veren yetişkinlerle oldukça ilişkilidir. Dil gelişiminin ilk adımı ağlamadır. Yeni doğan bebek kendisine ait her türlü huzursuzluğu (açlık, susuzluk, dokunma, gaz vb.) bu yola ifade eder. İfadesi karşısında aldığı olumlu tepki bebeğin güvenli bağlanmasında rol oynar. Güvenli bağlanmayı yaşayan bebekler kendilerini daha huzurlu hissederler ve iletişime daha açık olabilirler. Annenin ya da bakımını üstlenen yetişkinin de iletişime ve ilişkiye açık olması konuşmayı hızlandırmakta etkili olacaktır. Dil öğrenimi açısından; karşılıklı oluş gereklidir. Çocuğun verdiği tepkilere bir tepki ve cevap alması, yetişkinin verdiği tepkilere de çocuğun tepkiler verebilmesi dil kazanımı için kritik bir önem taşır.
Çocuğun konuşmaya başlaması aynı zamanda bir ihtiyaçtan doğar. Anne ile bebek arasında çok özel bir dil gelişir. Bebeğin ihtiyaçları hangi tepkisinin ne anlama geldiği anne tarafından bir zaman sonra anlaşılır ve dil çözülmüş olur. Hayat böyle ikili ilişki içinde devam etse çocuğun yetişkin diline çok da ihtiyacı yoktur. Ancak bebeğin bireyselleşme adına önemli adımlar attığı 8. Ay ve sonrası dil gelişimi içinde anlamlıdır. Bebeğin kendisini anneden tam bağımsız bir birey olduğunu keşfetmeye başlaması ve dış dünyanın varlığını daha net hissetmeye başlamasıyla birlikte artık yetişkin dünyasının dili de devreye girecektir.
Çocukların Konuşmasını Neler Geciktirir?
-
Bebekler dil kullanımı konusunda teşvik edilmiyorsa konuşma gecikebilir. Dili bir iletişim aracı olarak kullanması için çocuğun buna ihtiyaç duyması gerekir. Bu ihtiyacı yetişkin oluşturabilir. Çocuğun bir şey söylemesine gerek kalmadan işaretleri ya da çıkardığı sesle ne istediği hemen anlaşılıp yerine getirilirse çocuğun yetişkin dilini öğrenme ihtiyacı kalmayacaktır.
-
Model olabilecek kişilerle yeterince karşılaşmaması konuşmayı geciktirebilir. Dil yeteneğine sahip olarak doğmuş bebeğin öğrenmede taklide ihtiyacı vardır. Sesleri duyması ve bunları taklit edebilmesi için onunla konuşuluyor olması gerekir. Yapılan araştırmalar sağır bebeklerin dil öncesi evrenin agulama ve cıvıldama seslerini çıkarabildiklerini, bunların doğuştan olduğunu göstermektedir. Ancak bu evrelerden sonra öğrenme de taklit, önemini daha da arttırmaktadır.
-
Ailede geç konuşmaya yönelik genetik yatkınlığın olması. Baba, amca, kuzen gibi aile bireylerinden bir ya da bir kaçının geç konuşması çocukta geç konuşmanın genetik yatkınlığından kaynaklandığını düşündürebilir.
-
Uzun süreli yaşanan sağlık problemlerinin varlığı, ailelerin bu probleme odaklanmaları nedeniyle dil gelişiminde gecikmelere neden olabilir. Ayrıca yaşanan durumun zorluğunu hafifletmek için bazen anne babalar, çocuğun herhangi bir şey talep etmesine gerek kalmadan isteklerini yerine getirme eğilimi içinde olurlar. Dil ihtiyaçtan doğar. Bu durumda çocuk konuşmak için bir zorunluluk hissetmez ve konuşmada gecikmeler ortaya çıkabilir.
-
Aile içi yoğun çatışmalar ve gergin aile ortamları, ilişkinin az olduğu ortamlardır. Bu ortamlar içinde çocuğa zaman ayrılamaması, sohbet ortamlarının oluşturulamaması, oyun oynama gibi etkileşim fırsatlarının yakalanamaması da konuşmayı geciktirebilir.
-
Gelişim problemleri çocuğun doğuştan getirdiği zihinsel gelişim problemleri ile yaygın gelişimsel bozukluk gibi durumlar konuşmanın gecikmesine yol açar.
Çocukta Telaffuz Sorunları ve Konuşma Bozukluğu Olduğunda Ne Yapılmalıdır?
Pek çok çocuk 3 ile 4 yaşları arasında normal konuşma bozukluğu yaşarlar. Sesleri heceleri ya da sözcükleri tekrarlama, duraklama, tıkanma ve seslere takılma gibi. Anne babalar çocuklar bu tür normal konuşma bozuklukları gösterdiğinde çocuklarının dil sorunu geliştirdiklerini düşünerek kaygıya kapılırlar. Anne babanın kaygısını far eden çocuk, konuşurken kaygı yaşamaya başlar. Bu durum normal konuşma bozukluğu çerçevesinde geçebilecek durumun ağırlaşmasına, kalıcılığına neden olur.
Çocuklar konuşmaya ilk başladıkları dönemde telaffuz sorunları yaşarlar. Özellikle “r,s,ş,t,k,l,y” harflerinin söylenmesinde zorlanırlar. Ailelere çocuklarının telaffuzdaki zorlanmaları genellikle çok sevimli gelir. Hatta bu konuda teşvik bile edebilirler. Telaffuz sorunlarının 4 yaş civarına gelmesine rağmen düzelmemesine rağmen düzelmemesi durumunda bir uzmana başvurması gerekir.
Anne Babalara Öneriler;
-
Özellikle 2 yaşından sonra çocuklar, günlük hayatta olan olaylarla daha yakından ilgilenmeye başlarlar. Günlük olayları gerçekleştirirken çocuğunuza anlatın. “şimdi bulaşık makinesini boşaltıyorum, tabakları rafa kaldırıyorum” vb. böylece birçok yeni kavramla karşılaşır.
-
Yaşına uygun olarak resimlenmiş kitaplar okuyun. Okuduğunuz kitaptaki resimler/de bulunan nesneleri sorun, isimlerini söylemesini sağlayın. Yanıt vermiyorsa cevabı siz tekrarlayın.
-
Hikaye, masal anlatın ve onun tekrar size anlatmasını isteyin.
-
Televizyon önünde uzun süre kalmasını engelleyin. Televizyonu bir eğitim aracı olarak kullanmak için televizyon izlerken eşlik edin. İzledikleriniz hakkında konuşun.
-
İşaret kullanarak istediklerini anlattığında isteklerini sözlü olarak ifade etmesini sağlayın. Kitap içindeki eylemleri tanımlayarak, onları kısa cümlelerle anlatın. Ardından soru sorarak pekişmesini sağlayın.
- Özellikle takılma ve tekrar şeklinde ortaya çıkan normal konuşma bozukluklarında kaygılanmayın. Sabırsızlanıp onun yerine kelimeyi siz söylemeyin. Anlatmak istediklerini bitirene kadar dinleyin.
-
Çocuğunuzun konuşmasıyla ilgili bir sıkıntı hissediyorsanız bir uzmana başvurmaktan çekinmeyin.
- Çocuğunuzla mümkün olduğunca çok konuşun.
- Kelimeleri telaffuz edemediğinde “yanlış yaptın!” vurgusundan kaçınarak kelimenin doğru telaffuzunu sizden tekrar duymasını sağlayın.
Meltem CANVER KOZANOĞLU - Uzman Psikolojik Danışman
AGAPE Danışmanlık Merkezi
Bu makale Bebeğim ve Biz Dergisi Eylül 2008/09 sayısında yayınlanmıştır.