ÖĞRENCİLER DEPRESYONDA
Gördüğüm kadarıyla öğrencilerin çoğu depresyonda. Bu çocukları dinlediğiniz zaman içinizi ciddi bir çaresizlik hissi kaplıyor.
Kendilerini şimdiden hayatta “kaybeden”olarak değerlendiriyorl
Büyümekten ve gelecekten korkuyorlar.
Kendilerini değersiz, işe yaramaz hissediyorlar.
Korku, kaygı, güvensizlik ve yalnızlıkla başetmeye çalışıyorlar.
Okulu sevmiyorlar, dersleri sevmiyorlar.
Okul kar nedeniyle tatil olduğunda sevinçleri ekranlarda haber oluyor.
Okul kapandı diye sevinçten havalara uçan çocuklar sanırım sadece bizim ülkemizde var.
Sistemin, öğretmenlerin ve anne babaların çocuklar üzerindeki baskısı çok fazla.
Bu durumda herkes topu birbirine atıyor. Sonuçta top “sistem” de kalıyor.
Çocuklar üzerlerindeki baskıyı asla kaldıramıyorlar.
Davranış sorunları ile kendilerini ifade etmeye çalışıyorlar.
En acısı da notları iyi olan çocukların bile kendilerini başarısız hissetmeleri. Bana kalırsa bu korkunç bir şey.
Çocuklar çok ciddi şekilde “başarılı olma belirsizliği” ile baş başa bırakılıyorlar.
“Çok çalışmalısın” gibi genel söylemlerle duygusal baskı altındalar.
“Çok çalışmak” uçsuz bucaksız, hayal edilmesi ürkütücü bir durum onlar için. Onun için zaten hiç çalışmamayı tercih ediyorlar.
İdeal benlikle var olan benlikleri arasında hiç fark kalmasın isteniyor. Yani anne babaları onların mükemmel olmasını, ideal olmalarını istiyor.
Halbuki çocuğun gerçekliği ile anne babanın hayalindeki ideal çocuk arasında uçurumlar var.
Anne baba, çocuk “çok çalışırsa” bu uçurumun kapanacağını zannediyor.
Uçurum hem kapanmaz hem de kapanmamalı zaten. Çünkü var olan çocuk ideal çocuk olmaya başlıyorsa bu ruhsal olarak sorunlu bir durum demektir.
İdeal olması beklenen çocuklar organize olup ders çalışamazlar, dağılırlar.
Anne baba çocuğu baskı, tehdit, ceza, duygu sömrüsü ile yola getirebileceğini zannediyor. Oysa bu tamamen başka sorunlara yol açıyor.
“Senden adam olmaz” gibi sözler anne babanın tahmin edemeyeceği kadar çok fazla çocuğu yaralıyor.
Anne babalar kendi çocukluklarını unutuyorlar.
Anne baba çocuğu hiç rahat bırakmıyor.
Çocuğa düşünmesi, hissetmesi, kendini gerçekleştirmesi için hiç fırsat verilmiyor. Hareket etme alanı bırakılmıyor.
Sürekli dışarıdan müdahale edilmesi çocuğun kişiliğinde, ruhsal dünyasında karmaşaya neden oluyor.
Derslerini yap, hadi çalış, hiç çalışmadın gibi uyarılar çocukların inatlaşmasına neden oluyor. Karşılık olarak hiç çalışmamayı tercih ediyorlar. Bu konuda da oldukça kararlı oluyorlar ve hiç geri adım atmıyorlar.
Anne baba çocuğa doğru davranmıyor ancak bunun sonucunda çocukta doğru şeylerin gerçekleşmesini bekliyor.
Derslerini yap, senden adam olmaz gibi olumsuz sözler, baskı, tehdit, ceza, duygu sömrüsü gibi yaklaşımlar çocuğa gösterilen “ilgi” olarak değerlendiriliyo
Oysa çocukların ihtiyacı olan “ilgi” bu” ilgi” değil.
Anne baba çocuğunu tanımıyor. Güçlü ve zayıf yönlerini görmüyor.
Zayıf yönlerini görse bile kabul etmiyor.
Çocuğun derslerle ilgili veya yaşadığı ruhsal sorunlar tespit edilemiyor. Dolayısıyla çözüm de bulunamıyor.
Sonuç olarak çocuklara doğru ve uygun şekilde sahip çıkmak gerekiyor.
Nilgün Sarı
Uzman Psikolojik Danışman